ANA SAYFA » BİLGECE HİKAYELER
Eğer hedefleriniz belirsiz ise kim olursanız olun,hiçbir sonuca ulaşamazsınız.Ama eğer hedefleriniz netse, idealleriniz ve amaçlarınız varsa, kim olursanız olun,kime ulaşmak isterseniz ulaşıyorsunuz.
Televizyon ekranlarından taşan sözde gerçek hayat hikayeleri midir bizi hayata bağlayan, yoksa kapı komşumuzun güler yüzüyle verdiği selam mı?
Henüz vakit varken ve hala hayattalarken varlıklarının tadını çıkardığımız anne babalarımız mıdır aile olmak, yoksa arkalarından ‘keşke’lerle başlayan özlem yüklü cümleler kurmak mı?
Konfüçyus, ‘Karanlıktan şikayet edeceğine bir mum yak’ demiştir. Önce sen değiş, önce sen iyi ol, sonra hayat senin ona verdiğini kat kat fazlasıyla verecektir der gibi.
Hepimizin eksikleri var ve hiçbirimiz her konuda mükemmel değiliz. Mükemmel olmak gibi bir zorunluluğumuz da yok. Hayat bazen mükemmel beceriler istediğinde ise o hep görmezden geldiğimiz eksik yönlerimizi kullanmayı bilsek yeterli.
Yaşadığı şehirden, bulunduğu ortamdan, kısacası yaşantısından sıkılan bir adam cebindeki az miktar para ile yanına hiçbir şey almadan bulunduğu kenti terk edip daha önce hiç bilmediği bir ülkeye gitmiş.
Ömrümüzün nasıl biteceğinin beynimize depoladığımız bilgilerle hiçbir ilgisi yok, biliyor musunuz? Ancak ömrümüzün nasıl geçeceğinin neleri kaçırdığımızla çok ilgisi var.
Ön yargılarınız, beklentileriniz bakış açınızı kapatmasın, doğruyu her zaman tek seferde görmek mümkün olmayabilir. Hayata, kendinize, başkalarına bir şans verin.
Bir gün bir tanıdık büyük filozofa rastladı ve dedi ki: " Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?’’
Bir dakika bekle, diye cevap verdi Sokrates.
Farkında mısınız, hiçbir şey için zamanımız yok. Hepimiz zaman fakiriyiz.
Modern hayatın bize getirdiği en ağır dayatma bu işte, sürekli bir telaş içindeyiz ama hiçbir şeye yetişemiyoruz. Hayat gözümüzün önünden akıp gidiyor, avuçlarımızdan kayıp gidiyor ama biz tadını alamıyoruz, hızına yetişemiyoruz.