SERAP DUYGULU

ANA SAYFA  »  MAKALELER  »  AİLE & EVLİLİK   »  Sosyal Medyada Çocuk Fotoğraflarını Paylaşmak - Mahremiyet İhlali

Sosyal Medyada Çocuk Fotoğraflarını Paylaşmak - Mahremiyet İhlali

Sosyal medyada mahremiyet ihlali

Günümüzde sosyal medya kullanımının günden güne artması ve her gün milyonlarca insanın sosyal ağlar üzerinden iletişime geçmesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Teknolojinin ve internetin hayatımıza olan katkısı, kolaylığı ve her bilgiyi ulaşılabilir kılması yadsınamaz. Ancak sosyal medyayı bilinçli olarak kullanma konusunda yetkin olduğumuz hala söylenemez.

Son zamanların gündemi ise sosyal medya hesaplarından çocuklarının doğumundan itibaren her anını internet ortamına aktararak, yüzlerce fotoğraf ve videoyu neredeyse herkese açık olarak binlerce takipçiyle korkmadan paylaşan anneler. Buna da ‘yeni nesil internet anneleri’ deniyor. Görünürde bakıldığı zaman iyi niyetli yorumlar yapılması, beğenilmesi ve izlenmesi herkes tarafından normal karşılanıyor. Ancak çocuk psikolojisi açısından incelendiğinde oldukça ciddi boyutlarla ele alınması gereken bir konu.

Sosyal medya iki ucu keskin bir kılıç gibi. İnsanların bir araya gelebildikleri, gruplaşarak, yardımlaşabildikleri, toplumsal hareketler çerçevesinde örgütlenip iletişim kurabildikleri, birçok bilgiye anında ulaşabildikler bir platform olduğu kadar, her adımın takip edilerek, tehlikelere açık hale gelebildiğimiz, istismarcıların ya da bir takım yasa dışı oluşumların hedefi olabileceğimiz bir alan aynı zamanda.
Bu açılardan en çok hedef haline gelenler çocuklar. Çocuk istismarı sosyal medyanın kullanım ve erişim kolaylığı açısından sık görülen bir taciz haline gelmiş durumda. Çocuklar çok küçük yaşta onlar adına açılan hesaplardan yaptıkları paylaşımlar nedeniyle ya da ebeveynlerinin yaptıkları paylaşımlar sebebiyle istismara açık hale geldiler ya da getirildiler. Fuhuş, uyuşturucu ve terör odaklarının da sosyal ağlar üzerinden çocuk ve gençlere ulaştığını göz önünde bulundurmak gerek.

Sosyal Medyada Çocuk İstismarı ve Sanal Zorbalık

İletişim ve sosyal medya araçlarının hayatımızdaki yeri ve önemi arttıkça birçok sorunla karşılaşmaya başladık ve Sanal Zorbalık ya da Siber Zorbalık olarak bilinen bir istismar türü gündeme geldi.
Özellikle gençler arasında ‘Akran Zorbalığı’ olarak bilinen tacizkar ve tehditkar davranışların elektronik ortama taşınmış hali olarak düşünülmesi gereken Sanal zorbalıkta kişilerin bütün şifreleri ve hesapları ele geçirilerek,  tüm elektronik ortamlarda sistemli bir karalama ve aşağılama, hatta tehdit ve şantaj içeren bir saldırganlık görülüyor.

Siber Zorbalık;  bir birey ya da grup tarafından diğer kişilerin zarara uğratılması, cep telefonu, çağrı cihazı, sosyal medya ve iletişim ortamları, web siteleri, online oyunlar, elektronik posta ve benzeri elektronik ortamlarda karalayıcı, küçük düşürücü ve düşmanca yayın ve duyurular yapılması, bu yolla kasten ve bilinçli şekilde taciz edilmesi, zarar görmesi, tehdit edilmesi, şantaj yapılması gibi kişiye zarar verilecek şekilde gelişen saldırgan davranışlar bütünüdür.

Siber Zorbalığın iki türü vardır: Kişilerin şifrelerini ele geçirmek, web sitelerine yönelik saldırılar düzenlemek,  bulaşıcı virüs taşıyan mesajlar, spam mesajlar göndermek türündeki zorbalık  Electronic Bullying (Elektronik Zorbalık) olarak bilinirken, diğeri E-Communication Bullying (elektronik İletişim Zorbalığı) olarak tanımlanıyor ve tamamen kişiyi aşağılamak ve küçük düşürmek, alay etmek, hakkında dedikodu yaymak ve zor durumda bırakmak gibi psikolojik saldırılar yapılıyor.

Buradaki asıl tehlike, bu tip bir zorbalıkla her an her koşulda karşılaşabilecek olunmasıdır. Özellikle gençlerin kontrolsüz şekilde istedikleri her bilgiye ve her platforma bir tuşla ve bir ekranla ulaşabiliyor olmaları aynı şekilde onların da herkes tarafından ulaşılabilir olmaları demektir ve bu da onları tehlikelere açık hale getirmektedir.
Tehlikenin nereden geldiğinden daha çok bu tip bir tehlikeyle karşı karşıya kalıyor olmak bile son derece ürkütücüdür. Bütün bir dünyanın aslında çok da büyük olmadığı ve her yerden her tür tehlikeyle her an karşılaşabilecek olmanın verdiği güvensiz ortam anne babaları ve tüm uzmanları ciddi şekilde endişelendirmelidir.

Çocukların fotoğraflarının herkese açık olarak paylaşılması aynı zamanda kötü niyetli kişilerin kullanımına açılması anlamına da geliyor. Zaman zaman bu konuda yaşanan olumsuz olaylara ve mağdur olanların yaşadıklarına tanık oluyoruz. 

Fotoğrafları çalınan çocukların ve ailelerinin yaşadıkları sıkıntılar, bazı kötü niyetli kişilerin bu fotoğraflardaki çocukların kendi çocukları olduğunu iddia etmelerine kadar gidiyor. 

Böyle bir zorbalıkla karşılaşan gençlerin hayata dair henüz yeterli donanıma ve deneyime sahip olmadıklarını düşündüğümüzde onların ne denli korku içinde olabileceklerini anlamak hiç de zor değil. Sanal zorbalıkta sadece kişiyi hedef alan bir saldırıdan çok aileyi ve yakınları hedef alan tehditler de olabiliyor. Gençler içine düştükleri durumu kolaylıkla ailelerine açıklayamıyorlar, onların zarar görecekleri korkusundan dolayı korkunç bir kısırdöngü yaşayarak, kendi hayatlarından vazgeçmeye kadar varan olumsuz sonuçlara yönelebiliyorlar. Bu durumu anne babaların fark etmesi neredeyse mümkün değil. Çok geç anlaşılıyor, o zaman da kişi ya da kişiler ciddi olarak zarar görmüş olabiliyorlar.
Burada konuyu sadece psikologlar ya da eğitim bilimcilerle sınırlı tutmak sorunu çözmekten çok uzak kalır. Konu bir ülke sorunu olarak görülmeli ve bilgisayar yazılımcıları ve programcıları, aktif web sitesi sahipleri, güvenlik birimleri, virüs programcıları, hukukçular ve adli makamlar gibi disiplinler arası bir yaklaşımla çözüm odaklı çalışılmalıdır.

Anne baba korumacılığı maalesef her zaman yeterli olmayabilir ve hatta anne baba da hiç fark etmeden olayın içine sürüklenebilir. Dolayısıyla anne babaların çok dikkat etmelerini isterken, çocuklarıyla kuracakları iletişimin ve yakın ilişkinin önemini bir kez daha vurgulamakta fayda var. Çocukların internet kullanımında sınırların net çizilmesi, hatta koruyucu bir takım programların kullanılması, çocuğun odasında bilgisayar bulunmaması ilk anda alınabilecek önlemler olarak önerilebilir.

Sosyal Medyada Çocuk Fotoğraflarının Hukuki Yönü

Çocukların fotoğraflarının internet üzerinde herkese açık şekilde paylaşılmasının sadece psikolojik olarak değil hukuki yönden de pek çok sakıncaları ve tehlikeleri bulunuyor. Kandemir Hukuk Bürosundan Avukat Burcu Kandemir, çocukların anne babalara ait varlıklar olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, onların temel haklara sahip bireyler olduğunu belirtiyor ve anne babaların ebeveynlik ve velayet haklarını ihlal etme hatasına düşmelerinin sakıncalarını anlatıyor. Çocukların fotoğraflarını herkese açık bir şekilde sosyal ağlar üzerinde paylaşıyor olmanın hukuki olarak çocuk haklarını ihlal etmenin ötesinde iki önemli tehlikeye daha dikkat çekiyor: İlki çocukların pedofillerin öznesi olma tehlikesi, ikincisi her hareketinin, konumunun ve hatta bütün büyüme ve gelişim aşamalarının herkes tarafından bilinerek tehlikelere açık hale getirilmesi. 

Geçtiğimiz aylarda Fransa’da yeni bir takım hukuki düzenlemelere gidildiği ve  ebeveynlerin, çocuklarının fotoğraflarını Facebook’ta paylaşmamaları konusunda bilgilendirildiği ve paylaşımları nedeniyle ceza alabilecekleri konusunda uyarıldığı yönündeki haberler basında yer aldı. Fransa’da mahremiyet yasalarla sıkı koruma altına alınmış durumda. Bu yasalara göre Fransız yetkililer ve hukukçular, yakın gelecekte internette fotoğrafı yayınlanan çocukların, fotoğrafı internete koyan ailelerine dava açabileceğini ve böyle bir durumda çocukların yanında yer alacaklarını ifade ediyorlar. 

Hukuki düzenlemelere ve Fransız yasalarına göre bu davalarda 45 bin avroya kadar ulaşan para cezaları ve bir yıla kadar hapis cezaları ortaya çıkabilir. Hukuk ve etik uzmanı Eric Delcroix, “Bir kaç yıl içinde çocuklar, küçüklüklerinde aileleri tarafından internete koyulan fotoğrafları yüzünden ebeveynlerini dava edebilir. Belirli dönemlerde çocuklar fotoğraflarının çekilmesinden ya da bu fotoğrafların paylaşılmasından hoşlanmayabiliyor” diyerek durumu özetliyor.

Sosyal Medyada Çocuk Fotoğraflarının Psikolojik Yönü

Her yaşı, her anı fotoğraflanan, komik videoları çekilen, binlerce insanın kendisini izlediği, tanıdığı ve yorum yaptığı bu çocuklar büyüdüklerinde bir anlamda kendi çevrelerinin birer fenomeni haline geliyorlar.

Son yıllarda ‘Blogger Anneler’ ya da ‘İnstagram Anneleri’ adıyla paylaşım yapan pek çok annenin çocuklarını adeta bir moda ikonu haline getirdiklerini görüyoruz. Çocukları kendi kimliklerinin dışında farklı bir imajın içine yerleştirmek onlara aynı zamanda sanal kimlikler oluşturmak anlamına geliyor.
Öncelikle farkındalığının arttığı, sosyal ortamlara girdiği, bilinçlenmeye başladığı yaşlarda -buna ortalama 10-11 yaş civarı diyebiliriz- kendi çocukluğunun her dönemine ait fotoğraflarının sosyal medya ortamlarında olması ve herkes tarafından görülmesi onu rahatsız edebilir.
Dikkat edilirse, çocuklar ergenlik dönemine kadar ailelerinin okulda ve sosyal ortamlarda yanlarında bulunmasını isterler ve sorun çıkarmazlar. Ancak ergenlik dönemine gelindiğinde özerklik duygusu ve arkadaş ortamlarının da etkisiyle bundan rahatsız olurlar. Annesi yanında gelen çocuğa ‘annesinin kuzusu, süt çocuğu’ gibi yakıştırmalar yapılır. Bu dönemde çocuklar; fiziksel, cinsel ve sosyal farkındalıklarının da gelişmesiyle birlikte ailelerinin her an yanlarında olmalarından kaçınmaya başlarlar. Annelerinin okula gelmelerini bile istemezken, arkadaş ortamlarında kendilerine yer edinirken ve bireyselleşirken, bebeklik ve çocukluk dönemlerine ait fotoğraflarının sanal ortamlara yer bulması onların psikolojik gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilir. Arkadaşlarının gözünde küçük düşmüş gibi hissedebilir, onların yakıştırmalarına maruz kalabilir, ailelerine öfkelenebilirler. Çocukları gelecek yıllarda böyle bir duruma düşürmenin hiçbir haklı gerekçesi olamaz.

Bununla beraber bir başka olumsuzluk, doğdukları andan itibaren tanıdığı ya da tanımadığı pek çok insan tarafından fotoğrafları ve videoları izlenen çocuklar bu şekilde bir ilginin doğal olduğu algısına kapılabilir ve gerçek hayatta da sürekli bir onaylanma ve beğenilme beklentisine girebilir. Bu duygularla beraber narsistik özellikler geliştirebilir. Şu an için çok sıra dışı gibi görünse de bugünün pek çok çocuğunu ileride bekleyen tehlikelerden birisi de budur. Herkesin yaptığı, gördüğümüz ve doğru bildiğimiz şeyler her zaman doğru olmayabilir. 

Çocuklarımızla ilgili hiçbir şey paylaşmamak günümüzde pek mümkün olmasa da çocuklarla ilgili her şeyi paylaşmamak mümkün.

Aileler çocuklarıyla ilgili güzel anıları paylaşmak isteyebilir, bir başarıyı, bir mezuniyeti, bir düğünü paylaşmakta bir sorun yok gibi düşünülebilir ancak paylaşımı görebilecek kitleyi kısıtlamadan herkese açık paylaşımlarda bulunmak çocuğun ve ailenin güvenliğini açıkça tehlikeye atmak demektir. Örneğin çocuğun karnesini, oturulan evi, isimleriyle bütün aile üyelerine ait bilgileri, o anda ailece bulunulan mekanları paylaşmak doğru değil.
Özellikle çocuklara ait bilgileri ve görüntüleri paylaşmak gerçekten yakın gelecekte hem hukuki hem de psikolojik olarak ciddi sorunları da beraberinde getirecek. Bugün hangimiz geçmişte bezi değiştirilirken, yemek yedirilirken, ilk adımlarını atarken ya da banyo yaptırılırken çekilmiş görüntüleriyle internet üzerinde karşılaşmak ister?

Bundan 10-15 yıl sonra çocuğunuz internette kendi adı aratıldığında annesiyle yatak odasında kucak kucağa çekilmiş fotoğraflarıyla karşılaşmaktan mutlu olur mu sizce? 
Ya da sünnet olurken çekilmiş videosuyla karşılaşmaktan?

Kendinizi onların yerine koyun ve düşünün. Bugün kendinize ait hangi görüntülerle karşılaşmaktan rahatsız olursanız yarın çocuklarınız da ondan rahatsız olacaklar. Çocuklarınızla yakın gelecekte mahkemelik olmak ve ilişkilerinizi bozmak istemiyorsanız lütfen dikkat! Onların sağlıklı bir gelişim sürdürmelerini sağlamak, ailemizi korumak ve topluma mutlu bireyler kazandırmak bizim elimizde. Bunu da öncelikle onların mahremiyetine ve kişisel gelişimlerine saygı göstererek sağlayabiliriz.

[2018-01-09]


Paylaşım:

BU YAZILAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR:

dunya-emzirme-haftasi-855

EMZİRME HAFTASI

Dünya Emzirme Haftası, anne sütünün ve emzirmenin önemini ve bu konudaki farkındalığı artırmak için 1-7 Ekim tarihleri arasında birçok ülkede kutlanır. Anne ...

evlilik-depresyonu-600

EVLİLİK DEPRESYONU

Evliliğe karar vermek önemli bir adım ama asıl önemli olan o kararın arkasında durmak, o kararın gereklerini yerine getirebilmek, bireysel ve ...

babalar-969

BABALAR GÜNÜ

Aylardan Haziran. Baharın sonlarındayız ama yazın ayak sesleri duyuluyor aynı zamanda. Bu ay içinde belki de en önemli gün, Babalar Günü. ...

evlilik-depresyonu-601

EVLİLİK ÖZEN İSTER / EVLİLİKTE ALTIN KURALLAR

Evlilikte en önemli şeyin sevgi olduğunu unutmayın. Kayıtsız şartsız sevmenin ve bu sevgiyi göstermenin en güzel, en doğal yolu bunu dil ...


MAKALELER
MAKALELER

Çocuk&Ergen, Yetişkin, Aile, Eğitim, Anne&Baba ... konulu makaleler.

VİDEOLAR
VİDEOLAR

Video arşivi, TV programları...

FOTOĞRAF GALERİSİ
FOTOĞRAF GALERİSİ

Sunum, seminer, söyleşi, eğitim çalışmalarımıza ait fotoğraflar.

BİZDEN HABERLER
BİZDEN HABERLER

Ne zaman neredeyiz? Bizi bu köşeden takip edebilirsiniz?

BASINDA BİZ
BASINDA BİZ

Bizimle ilgili basında yer alan haber, makale ve görseller...

2024. Site içeriğinin telif hakları SERAP DUYGULU'ya aittir.

Avinga | XML