Bir aile için çocuk en önemli varlıktır.Eşlerin statüsü çocukları olduğu andan itibaren ebeveyn olarak değişir ve onlar anne ve baba olarak yeni toplumsal rollerini kazanırlar.Anne baba olmak hem insanlık için soyun devamını sağlaması bakımından hem de toplumu oluşturan aile birliğini sağlaması bakımından çok önemlidir.Ancak bu ilişkide daha önemli bir taraf var ki o da anne-çocuk ilişkisi.
Annenin çocuğun hayatındaki yeri
Anne ve annelik kavramı üzerine yüzyıllardır pek çok şey yazılıp çizilmiştir.
Gerçekten de anne bir çocuk için hayatın ta kendisidir.Yaşamın bütünü ve anlamı anne kavramında somutlaşır.Ayrıca önemli bir başka tarafı şudur ki,psikolojide Anne Yoksunluğu’ olarak bilinen bir sendrom vardır.Bu,bir çocuğun herhangi bir nedenle annesiz büyümesinden ya da anne sevgisinden mahrum kalmasından kaynaklanan sorunlar bütününün genel tanımıdır.Diğer önemli psikolojik sorunlar kadar belki de onlardan daha fazla önem taşıyan bir sorundur ve buradan da anlaşılan odur ki anne bireyin yaşamında her evrede vazgeçilmez faktördür.
Anne çocuk arasındaki ilişkide tutarlılık,devamlılık ve bağlılık,çocuğa hayatının ilk ve en önemli duygusunu verir:Güven duygusunu.Çocuk annesinin sağlıklı tutumlarıyla önce annesine,sonra kendisine ve çevresine güven duymayı öğrenir.Sevgi oluşan güvenin üzerine kurulur.Doğduğu andan itibaren annesinden her koşulda kayıtsız şartsız ve karşılıksız sevgi gören bir çocuk çevresiyle ilişkilerinde de son derece uyumlu,insancıl ve doğal olacaktır.Bireyin kişiliğinin oluşmasındaki her aşamada özellikle annesinden aldığı çok büyük etkiler vardır.Bebek ve annesi arasında oluşan güven duygusu çocuğun bir yetişkin olacağı gelecekteki bütün bireysel ilişkilerinin temelini oluşturacaktır.
Anneye bağımlılık nasıl gelişiyor?
Anne çocuk arasında bağlılık olarak tanımlayabileceğimiz duygu hayatın ilk anında başlıyor.Burada pek çok etken var aslında;özellikle anne adayına bebeği daha doğmadan empoze edilen kutsal annelik kavramıyla şartlanan kadınlar,bebek doğduğu anda genellikle büyük bir ilgi,şefkat ve sevgiyle çocuklarını bağırlarına basıyorlar.Doğmadan,tanımadan,emek verilmeden bir canlının bu kadar çok sahiplenilerek seviliyor olmasına zaten bir tek anne çocuk arasındaki ilişkide rastlıyoruz.Anne yüzünü bile görmediği,huyunu suyunu bilmediği yavrusuna o daha doğmadan sevgisini hazır ediyor.Bu anlamda çocuğun annesine olan ilgisi de ilginçtir.Pek çok anneden böyle hikayeler dinlemişizdir.Annesinin kucağına verildiği anda ağlaması kesilen,anneyle göz göze gelen,onun kokusuna ve koynuna sokulan yeni doğmuş bebek hikayeleri çok tanıdıktır.Temel bakıcı annedir ve çok istisnai durumlar dışında anne ile çocuğun çok özel ve anlamlı ilişkiler kurduğu görülür. Dolayısıyla adına sevgi diyeceğimiz bu bağlılık daha doğar doğmaz başlamaktadır ve çocuğa hissettirdiği ilk duygu güven duygusudur.
İhtiyaçları karşılanan,ağladığında annesinden ilgi gören,karnı doyurulan ve kucağa alınan çocuk annesiyle olan bu birliktelikten dolayı büyük huzur ve mutluluk yaşar.Bunun adını 3-4 yaşlarına gelene kadar sevgi olarak koyamaz belki ama bu sevgidir.Sevgi çocuğun annesiyle olan ilişkisinde yaşadığı bütün olumlu duyguların toplamından oluşur.
Sevgi kavramını çocuk hangi yaşlarda öğrenmeye başlıyor?
Çocuk ihtiyaçlarına cevap aldığı anda sevgiyi öğrenir.Burada iki taraf açısından farklı bir durum vardır.Çocuk karşılık gördükçe sevgi göstermeyi ve sevmeyi öğrenir,anne ise karşılıksız sevmeyi bilir.Çünkü anne de kendi bebekliğinde aynı yolu takip ederek öğrenmiştir.Ancak çocuğun sevgiyi sevgi olarak algılayabilmesi için önce sevgiyi hissetmesi,ihtiyaçlarına karşılık görmesi gerekir.Oysa anne o daha doğmadan onu sevmektedir ve sevgisini vermeye hazırdır.Çocuğun sevgiyi öğrendiği bir yaş diliminden çok ilgi,anlayış ve destek gördüğü her dönemden ve bunu algılayabilecek bilişsel olgunluğa ulaşmasından bahsetmek gerekiyor.Çocuk sevgiyi doğduğu anda hissediyor ancak göstermesi için zaman gerekiyor.Tıpkı bir çocuğun daha doğmadan anne karnında sesleri ayırt edebilmesi ve kimlere ait olduğunu bilmesi gibi,çocuk sevgiyi duygu olarak algılıyor ama tanımlaması ve bilinçli olarak göstermesi için biraz olgunlaşması gerekiyor,hem fiziksel,hem bilişsel hem de duygusal olarak.
Çocuk anneye sevgisini nasıl gösterir?
Çocuklar sevgiyi öğrendikleri şekilde yansıtırlar.Annesi tarafından daha doğduğu anda kabul görmüş,ilgiyle karşılanmış,ihtiyaçları karşılanmış çocuk,büyüdükçe her yaş ve dönemde aldığı sevgiyi aynı biçimde geriye verecektir.Bütün çocuklar sevgilerini diğer ihtiyaçları gibi davranışları ve sözleriyle ifade ederler:
• Özellikle konuşamayan,henüz sözel olarak kendini ifade edemeyen küçük çocuklar doğrudan tepkiler ve davranışlarla sevgilerini ve sevgi ihtiyaçlarını anlatırlar.
• Anne babalarından ayrıldıklarında ağlayarak, bağırarak, ayrılmayı reddeder ve anne babaya gitmek ister,onlarla olmak istediğini net olarak ifade eder.
• Zamanla onlara dokunmaya başladıkları,tensel temasa geçtikleri dikkat çeker.Özellikle annesinin göğsünden süt emerken annesine dokunmaktan,ve kendisine dokunulmasından çok hoşlanır.
• Annesine gülümser,göz göze gelmeye çalışır ve kendisine gülümsemesinden büyük keyif alır.
• Çocuk mutlaka sevildiğini bilir ve kendisi de annesine olan sevgisini gösterebilir.Sözel olarak sevgisini ifade etmesi için kelimeleri kullanmaya başlaması ve sevgi kavramının da anlamını öğrenmesi gerekmektedir.
• Annesinin yanında olmak,onunla uyumak,onunla yemek yemek, kucağına gelmek,sürekli onay almak ihtiyacı içinde olmak biçiminde ortaya koyduğu bütün davranışlar aslında çocuğun sevgisini gösterdiği hareketler olarak tanımlanmalıdır.
Çocuk için anne sevgisi ne demektir?
Annenin bir çocuğun hayatındaki anlamını ve önemini biliyoruz.Çocuğun geleceğinin şekillenmesindeki en önemli varlık annedir.Anne sevgisiyle harikalar yaratabilirken,sevgisizliğiyle ya da ilgisizliğiyle enkazlar yaratabilir.Sevgi özellikle de anne sevgisi maalesef yeri doldurulamaz derecede önemlidir.Çocuklar doğdukları andan itibaren eğer bir anne sevgisi ile karşılanmıyorlarsa bu sevginin eksikliği ciddi ve tamiri zor yaralar açabiliyor.
Yetiştirme yurtlarında yapılan bazı araştırmaların sonuçları bunu net olarak ispat ediyor.Öyle ki daha dünyaya gözünü açar açmaz annesi tarafından sevgi verilerek bakılmış büyütülmüş bebekler ile,anne sevgisi ve ilgisi görmemiş bebekler arasında yapılan karşılaştırmalı araştırmaların sonuçlarında sevgi görenler,anne sevgisinden mahrum olanlara göre hem zeka,hem fiziksel hem de psikolojik olarak daha üstün bir gelişim göstermişler.Bu sonuçlar tek başına anne sevgisinin gelişim ve zeka üzerinde ne derecede etkili olduğunu göstermektedir.Anne sevgisi her yaş çocuk için mutluluk ve duygusal doyum demektir.
Anne-çocuk ilişkisinde anne yaklaşımları
Anne çocuk arasındaki sevgi ilişkisinde annenin rolü çok büyüktür.Her annenin çocuğunu çok sevdiği, benimsediği ve ilgi gösterdiği düşünülse de maalesef her zaman bu gerçekleşemiyor.Annelerin çok bilinen dört farklı yaklaşımı benimsediklerini görüyoruz:
• Erişilebilir-ulaşılabilir anne yaklaşımı: Çocuğuyla iletişime açıktır. Çocuğunun bu yöndeki taleplerine duyarlıdır ve dikkatini çocuğuna yöneltmekte gecikmez.Bunun tersi yaklaşıma sahip anne ilgisiz annedir ve kendi işleriyle o kadar meşguldür ki çocuğunun taleplerini genellikle görmezden gelir.
• Kabul eden anne yaklaşımı: Çocuğunun ihtiyaçlarını yerine getirmeye çalışan ama zaman zaman sinirlenebilen yapıda sıklıkla karşılaşılan anne yaklaşımıdır.Bunun aksi yaklaşımda anne çocuğuna karşı öfke doludur ve hemen her durumda ceza vererek onu denetlemeye çalışır.
• İşbirliğine açık anne yaklaşımı: Çocuğunun birey olarak kişiliğine saygı gösterir,talep ve duygularını dikkate alır.Tersi yaklaşımda ise anne kendi isteklerinin ve dediklerinin yapılması konusunda ısrarcı davranışlara yönelmektedir.
• Duyarlı anne yaklaşımı: Çocuğundan gelen her tür iletişim isteğine olumlu bir karşılık verir.Sağlıklı bir iletişim ve paylaşım ortamı hazırlar.Tutarlı ve dengeli anne yaklaşımıdır.Bunun aksi yaklaşımda anne kendi ruh haliyle doğru orantılı olarak çocuğuyla olan ilişkisini duruma göre değiştirebilir.Kimi gün çok ilgili olabilirken,kimi gün son derece duyarsız davranabilir.
Annenin statüsü sevgiyi etkiler mi?
Çalışan anne
Günümüzde hayat şartları ailedeki hemen herkesin çalışmasını gerekli kılar oldu.Özellikle anneler de çalışma hayatı içinde giderek daha fazla yer almaya başladılar.Elbette ki eğitim görmüş anneler gördükleri eğitimin ve alınan diplomaların hakkını vermeliler.Çalışmak artık olmazsa olmaz bir yaşam biçimi oldu.Burada en büyük sıkıntıyı yine anneler ve çocukları yaşıyor.Çünkü anneler ister istemez vicdan azabı yaşıyorlar.Çocuklarını büyütmeden iş yaşamına dönmek anneler için ciddi bir stres kaynağı oluyor ve sevgilerini yeterince veremediklerini düşünüyorlar.Çocuklar da bazen annelerin bu zayıf taraflarını kullanabiliyorlar.Oysa anneler çocukla geçirilen uzun zamanlar yerine az zamanda kaliteli birlikteliklerin daha önemli ve yararlı olacağını bilmeliler.Artık çocukların 2-3 yaşından sonra kendilerine ait bir okul hayatı yaşamaya başladıklarını da düşünerek,onu bırakıp işe gidiyor olduğunuz için ona sevginizi yeterince verip veremediğiniz konusundaki endişelerinizin yersiz olduğunu belirtmek gerekiyor.Ona ait bir zaman dilimi ayırarak birlikte bir şeyler paylaşmak her ikinizi de mutlu etmeye yetecektir.
Boşanmış anne/Tek ebeveynli çocuk
Yine son yıllarda sıklıkla gördüğümüz bir şey var ki çocuklar artık tek ebeveynle büyümeye başladılar.Aileler artık daha kolay boşanır oldular. Elbette ki yürümeyen bir ilişkide taraflar incinmeden ve birbirlerini incitmeden kendi yollarını çizebilmeliler.Ama bu arada çocukları da ihmal etmeden ve özellikle sevgi mahrumiyetine yol açmadan bu yapılabilirse ne mutlu.Çocuklar için en temel gereksinimin sevgi olduğu unutulmamalı.Eşler kendi aralarında ne yaşamış olurlarsa olsunlar anne baba konumlarından boşanmaları diye bir durum söz konusu bile olamaz.Çocuk her koşulda her zaman kayıtsız şartsız sevgi ihtiyacı içindedir.Ayrılmış dahi olsalar bu ihtiyacın giderileceği yer yine anne babanın yanıdır.Ancak anne özellikle yaşı küçük çocuğun yanında olmalıdır.Boşanmalarda çocuklar mal paylaşılır gibi değil ama yaş ve ihtiyaçları gözetilerek nerede kalacağı konusunda dikkatle karar verilmelidir.Küçük yaşlarda anneden uzun süreli ayrılıklar ‘Anne Yoksunluğu’ sendromuna yol açabilir ve çocuğun bir yere,bir aileye ait olma duygusunu ciddi olarak zedeleyebilir. Yaşı kaç olursa olsun ve aile durumu ne olursa olsun çocuklar anneden uzaklaşmamalıdırlar. Anne bütün çocuklar için tahminler ötesinde önem ve değer taşıyan bir unsurdur.
Sonuç olarak;Anne ister bir aile bütünlüğü içinde ,isterse tek başına olsun,mutlak sevginin ve karşılıksız ilginin sembolüdür.Yüzyıllar boyunca bütün toplumların ve kültürlerin geleneklerinde yer alan anne sevgisi, kişiyi hayata hazırlayan ve yaşamı boyunca da en temel ilişkilerinde belirleyici olan yegane şeydir.Yaşı kaç olursa olsun,bütün çocuklar önce ve her zaman annelerini severler.Bu sevgiden kazandıkları onları hayata hazırlayan yol arkadaşlarıdır.Çocuklar sevginin ne olduğunu ve nasıl ifade edileceğini çok iyi bilirler.Onlara öğreten annelerinden aldıkları gibi o sevgiyi topluma geri verirler.
[2013-01-31]