Çocuğunuzu nasıl yetiştiriyorsunuz? Olduğu gibi mi, olmasını istediğiniz gibi mi? Anne baba olarak bu önemli sorunun yanıtını bulmanız çok önemli.
Çünkü görüyoruz ki, birçok anne baba kendi çocukluklarında olmak isteyip olamadıkları ne varsa çocuklarında gerçekleştirmeye çalışıyor ve geçmiş yaralarını çocukları üzerinden tedavi etmeye çalışıyor. Oysa geçmiş geçmişte kaldı ve onu bugüne taşımak hatta çocuklarımıza bir elbise gibi giydirmeye çalışmak çok büyük yanlış.
Farkında değiliz ama kişiliğine uygun değil, beklentilere uygun yetiştirilen çocukların kişilikleriyle toplumsal rolleri arasında ciddi uyumsuzluklar oluşuyor. Çocuğun kişiliğine saygı duymak, doğrudan anne babanın kendine güven duyan bireyler olmasıyla da yakından ilgili. Kendisine güvenli anne babalar çocuklarının kişiliklerine ve yatkınlıklarına uygun gelişimine destek veren ebeveynlerdir. Çocuklarını istemedikleri alanlara yönlendirmezler, zorlamazlar.
Bugün birçok uzmanın hemfikir olduğu nokta, çocuklardaki takıntıların ve yüksek kaygının nedeninin öncelikle genetik yatkınlıklar, sonra da titiz ve müdahaleci anne baba tutumları olduğudur.
Kutsal Annelik diye bir kavram yoktur. Kavramlar altında boğulmayın ve kendinizi ezmeyin. En iyi anne çocuğunun ihtiyaçlarına yanıt veren annedir. Anne baba olmak, çocuklar adına hedefler yaratmak değil, çocukların kendilerine uygun hedefler geliştirip bu hedeflere ulaşmasına rehberlik etmektir. Çünkü yaptıkları ve yapmadıklarıyla tüm ebeveynler, çocuklarının hayatını değiştirme, yaratma, bozma, düzenleme veya yok etme potansiyeline sahiptir.
Özellikle Anne figürü çocuklar için inanılmaz derece önemlidir.
Annesinin rol model olduğu ya da ilgi ve sevgisiyle kayıtsız şartsız desteklediği çocuklar kendi hedeflerini belirleyerek, o hedeflere ulaşma sorumluluğunu erken yaşta kazanırlar. Bir çocuk için silik, kendine güvensiz, kararsız ve amaçsız bir anne kadar ezici bir örnek olamaz. Lütfen önce kendiniz için bir şeyler yapın, çocuklarınızdan önce kendi hayatınızı değiştirip geliştirmeye çalışın.
Bütün amacınız çocuklarınız ve çocuklarınızın okulları, başarıları, dersleri, notları, gelecekte ne olacakları olmasın. Kendi hayatınız olsun, kendi hayatınızla ilgili hedefleriniz olsun. Sizin hedefler belirlediğinizi ve bu uğurda çaba harcadığınızı gören çocuklarınız da kendilerine uygun seçimler yapmakta kararlar almakta zorlanmayacaklar ve aldıkları kararların sorumluluğunu taşıyacaklardır.
Sorumluluk dediğimiz kavram sonradan verilmez, insan hayatına monte edilen bir duygu değildir. Çok erken yaşlarda yaşayarak ve kararlar alarak yaşanılan, hayata geçirilen bir durumdur. Çocuğunuza erken yaşta vermeyip, onun adına sizin yaptığınız sorumluluklar, aslında çocuğunuzun gelişiminin önüne koyduğunuz engellerdir.
Bugün yaşadığımız sorunların temelinde yatan da bu sorumluluk ve hak etme duygusunda yaşadığımız karmaşadır. Çünkü geçmişte ev işlerine çocuklar da yardım ederdi ve ödevler çocukların ödeviydi. Şimdi bütün işleri anne babalar yapıyor, ödevler de anne babaların ödevi olmuş durumda.
Çocuklarınızın yapmaları gereken ama yardım etmek adına sizin yaptığınız her görev, gelecekte almaları gereken sorumlulukları öğrenmelerinin önündeki engeldir. Onlar adına yaptığınız şeyler aslında pişerek, deneyerek öğrenmeleri gerekenleri öğrenememeleri anlamına gelir.
Unuttuğumuz kavram: Hak Etmek
Bir çocuk ne yapmış olabilir ki değeri binlerce lira olan cep telefonu ya da tablet bilgisayarı hak etmiş olabilir? Ya da ne yapmış olabilir ki sevginizden ve ilginizden mahrum bırakılmayı hak etmiş olabilir? Anne baba olarak hak etmek kavramını yeniden düşünüp değerlendirmenizi öneriyorum.
Çocuklara 'hayır' demekle, engellemek arasında fark vardır. Doğru yerde 'Hayır' demek sınırları çizer, engellemek ise keşfetme ve merak duygusunu yok eder. Çocuklar söz konusu olduğunda neye 'hayır' neye 'evet' dediğinizi iyi hesaplayın. Keşfeden çocuğu engellemeyin, zarar veren çocuğu desteklemeyin. Zarar vermesine rağmen görmezden gelinen çocuklar toplumsal hayatlarında dışlanırlar ve çevreyle ilişkileri hep daha olumsuz olur. Yanlışlarını görmezden gelerek düzeleceğini sanmak büyük yanılgıdır.
Bir çocuk çevreyle ve insanlarla olan ilişiklerin temellerini teorik olarak ailesinde öğrenir. Pratik olarak toplumda test eder. O nedenle sınırları ve hakları öğretmek önemlidir. Anne babalar olarak çocuklarınızı sınırsız, koşulsuz sevmekten korkmayın. Çocuklar fazla sevgiden şımarmazlar. Koşula bağlanmış kısıtlı ve kısır sevgiden arsızlaşırlar. Lütfen unutmayın ki;
• Zaman harcayarak para kazanabilirsiniz ama o parayla çocukların sevgisini kazanamazsınız. Çocuklar parayla satın alınan şeyler değil, kendisi için harcanacak zaman isterler.
• Çocuklarınıza hayalinizdeki kimliği ve kişiliği bir elbise gibi giydiremezsiniz. Onlar kendi kişilikleriyle doğar, siz rehberlik edersiniz.
• Çocuklarınıza bir şey aldığınızda değil, onu hayatınıza aldığınızda mutlu edersiniz. Sevildiğini bilen çocuk özgüvenli ve mutlu çocuktur.
• Çocukluğunda anne babasının kucaklamasından mahrum kalan çocuk, kendisini kabul eden herkesle yakınlaşır ve genelde bu hep yanlış insanlar olur.
• Çocuklarınıza arkadaş bulmayın, ya da arkadaşlarını seçmeyin. Arkadaşlık nedir ve doğru arkadaşı nasıl seçebilirler onu öğretin.
Özellikle ergenlikte unutmamanız gereken şey, Ergenliğin; çocukların büyümeye geçiş süreci olduğudur.
Bu süreçte saygı gösterilmesi gereken çocuklarınızın kişilikleridir, saygısızlıkları ve sınırsızlıkları değil.
Hepimiz çocuklarımızın doktor, mühendis, mimar, öğretmen olmasını isteriz elbette. Ancak herkes bu meslekleri seçseydi, hayranlıkla dinlediğimiz müzisyenler, sanatçılar, ressamlar olabilir miydi? Sporcular olabilir miydi, tamirciler, mobilyacılar, satıcılar, teknisyenler olabilir miydi?
Çocuklarınız, sizden aldıkları genlerle dünyaya gelmişlerdir ama sizin kopyanız değillerdir. Onların kendi kişiliklerini anlamaya çalışmak, yetenek ve meraklarına uygun gelişimlerine destek olmak görevimiz.
Sağlıklı anne baba olmak onları kendi isteklerimize uygun yetiştirmek değil, kendileri olmalarını sağlayarak yetiştirmektir.
[2014-07-18]