Bir çocuk sahibi olmak hemen hemen bütün evli çiftlerin hayalidir. Sağlıklı bir çocuk beraberliği taçlandıran muhteşem bir duygudur.
Bu duyguyu yaşamak muhteşemdir ama işin yükünü de kadınlar çeker. Babalar olaya çok sonra katılırlar.
Tüm hamilelik boyunca baba, genlerini taşıyan bir bebeği heyecanla beklemenin dışında çocuk sahibi olma konusunda aktif olarak hiçbir şey yapamadan sürecin bitmesini bekler ve sadece izleyici konumundadır.
Heyecan ve istek konusunda belki hem anne hem de baba adayı olarak ortak pek çok duyguyu paylaşsalar da olayın stresli tarafı anne adayını çok zorlar ve yorar.
Hamilelik sanıldığı kadar kolay bir dönem değildir ve anne adayına geri planda yaşattıklarıyla beraber ağır duygusal travmalara bile yol açabilir.
Hamilelik getirdiği pek çok değişimle birlikte bir kadına en çok güzelliğini kaybettiği korkusunu yaşatır ki, bu duygu bebek heyecanını bile gölgede bırakabilir. Oysa bunların hepsi döneme özgü özellikler olup aslında sebebi de yoğun hormonal değişimlerdir.
Hamilelikle Beraber Hormonal Değişim
Hamilelik demek doğrudan hormonları ilgilendiren ve hormonların sorumlu olduğu bir dizi değişim demek. Vücudunuz hamilelik süresince bebeği beslemek ve koruyup sağlıklı olarak doğana kadar gelişimine destek olmak amacıyla pek çok hormon üretmeye başlar. Bu hormonların en bilinenleri östrojen ve progesteron’dur. Daha önce alışık olmadığınız biçimde yoğun hormon salınımıyla karşılaşan bedeniniz sarsılabilir ve her ne kadar istenerek de olsa bebeğe karşı bir tepki oluşabilir. Özellikle ilk üç ayda karşılaşılan mide bulantıları ve keyifsizliğin sebebi de bu aşırı hormonal aktivitelerdir. Bunlar sıkıntılı dönemlerdir ama geçicidir. Durumu böyle görmek belki olayı daha rahat kabullenmenizi sağlayabilir.
Hamilelikte Fiziksel Değişim
Hamileliğin en sıkıntılı taraflarından biri de bu fiziksel değişimlerdir. Kadınlar ilk üç ayın bulantılı ve sıkıntılı dönemlerini atlattıktan sonra olayın fiziki kısmına takılırlar. Görüntüye bakıldığında anne adayı giderek tombullaşmaktadır. Üstelik
• doğumdan sonra alınan kilolar verilecek mi,
• vücudu sarkacak mı,
• çatlaklar düzelecek mi,
• eşi eskisi gibi onu beğenecek mi gibi bir çok soruyla mücadele eden anne adayı bu dönemde kendini yorgun ve sinirli hissedebilir.
Genellikle doğumdan kısa süre sonra özellikle bebeğini anne sütüyle emziren anneler doğum öncesi kilolarına kolaylıkla kavuşabilmektedirler. Ancak kabul etmek gerekir ki hamilelik yeni bir can oluşturmaktır. Bu da bir mucizedir. Bedeniniz bu mucizeyi gerçekleştirmek amacıyla son derece mükemmel düzenlenmiştir. Öncelikli düşünce ve amaç sağlıklı bir şekilde bu süreci tamamlamak olmalıdır.
Hamilelikte Psikolojik Değişim
Hem anne adayını hem de çevresindeki yakın aile bireylerini en çok zorlayan süreç budur. Hamilelikle beraber değişen bedeni, hormonal faaliyetleri ve uzun süren beklentiler içinde yaşanan kaygılar anne adayındaki en zorlu dönemi işaret eder. Hamilelikte görünen değişim fizikidir ama asıl değişim kadının psikolojisinde olur. Psikoloji maalesef gözle görülen bir şey değildir ancak yaşattıkları bakımından görünür sonuçları vardır. Özellikle hamile bir kadının en büyük endişesi hamileliğin bedeninde oluşturduğu fiziksel değişikliğin eşi tarafından olumsuz değerlendirileceği kaygısıdır. Bu düşünce gerçekten de anne adayını ciddi olarak strese sokar.
Kadın için belki de en önemli şey hamilelikle beraber çekiciliğini kaybetmek, çirkinleşmek ve eşinden eskisi gibi ilgi görememek korkusudur.
Üstelik hamilelik depresyondan,kaygı ve duygu durum bozukluklarına kadar gidebilen pek çok psikolojik sorunun ortaya çıktığı bir dönemdir.
Anne adayı özellikle,
• Aşırı yorgunluk,iç sıkıntısı,keyifsizlik
• Aşırı çökkünlük ve mutsuzluk,
• Sürekli ağlama hali ve duygusu,
• Her şeye alınganlık gösterme,
• Hiçbir şey yapmak istememe,
• Önceden zevk aldığı şeylere karşı ilgisizlik,
• Dikkat dağınıklığı,bir şeye odaklanamama,
• Karamsarlık,umutsuzluk,
• Öfke ve sinirlilik hali içindeyse öncelikle düşünülmesi gereken hamilelik depresyonu olmalıdır.
Özellikle daha önceden bu tip bir sorun yaşamış kadınlarda hamilelik bu sorunun tekrar etmesine yol açabilir.
Hormonal faaliyetler bazı kadınları ciddi olarak etkileyebilir ve bu anne adayının psikolojik durumunu çok yakından ilgilendirir. İnsan psikolojisi de doğrudan hormonlardan etkilenir. Bu tip belirtiler ve sıkıntılar varsa mutlaka dikkatle takip edilmelidir.
Doğum Sonrası Depresyon
Hamilelik sırasında yaşanan bedensel değişimle beraber yoğun hormonal faaliyetin sıkıntılarıyla baş etmeyi başarıp, sağlıkla bir bebeğe kavuşan anne aslında asıl ciddi sıkıntıyı doğumdan sonra yaşamaktadır. Hamilelik boyunca genellikle bedensel değişimine tepkili olan anne, doğumdan sonra bebeğiyle ilgili eklenen yeni kaygı ve korkularıyla birlikte depresyona girebilir.
Depresyon zaten dikkate alınması gereken bir psikolojik sorunken, bir de doğumdan sonra ortaya çıkan depresyonda bu dikkat daha da önem kazanmaktadır. Burada yine etkili olan yegane faktör hormonlardır. Annenin vücudu, bebeğini beslemek üzere artık süt salgılamakta, uykusuz kalmakta, dokuz ayın verdiği yorgunlukla savaşmakta ve kendini yeniden yapılandırmaktadır. Bütün bu bedensel faaliyetin dışında bir de psikolojik faktörler de eklenince anne muhtemelen bir depresyona girebilir.
Doğum sonrası depresyon aslında hamilelikle beraber başlayan bir süreçtir ve doğum sonrası yaklaşık bir yıllık bir süre içinde ataklar yapabilir.
Belirtileri Nelerdir?
Doğum sonrası depresyonunu,doğumdan sonra ortaya çıkan hafif endişe,üzüntü ya da korkularla karıştırmamak gerekir. Depresyon uzun dönemli bir sorunken,hafif endişe hali bir iki hafta içinde yok olur ve anne normal yaşantısına döner.
Hamilelik döneminde yaşanan bazı değişimler de buna benzeyen belirtilerle birlikte ortaya çıktığı için depresyon tanısının konmasında ve tedavisinde sıkıntılar ve gecikmeler olabilmektedir.
Örneğin;yorgunluk, uykuya geçememe, belirgin duygusal tepkiler ve aşırı kilo almak doğum öncesinde ve sonrasında yaşanabilen sorunlardır. Ancak bu belirtiler aynı zamanda depresyonun da belirtileri olabilir.
Hamilelik döneminde kadınların depresyon geçirme ihtimalini artıran bazı riskli durumlar vardır:
• Daha önce depresyon geçirmiş olmak ya da yatkınlığın olması.
• Ailede psikolojik rahatsızlığı olan bazı kişilerin bulunması.
• Aileden ve arkadaşlardan beklenilen desteğin alınmaması.
• Bebekle,doğumla,kendi sağlığıyla ilgili endişelerinin olması.
• Daha önceki hamilelik dönemlerinde ya da doğum sırasında sorun yaşanması.
• Evliliğe ilişkin sorunlar ya da maddi sıkıntıların olması.
• Küçük yaşta ya da geç yaşta doğum yapmak,vb.
Doğum sonrası depresyon bildiğimiz depresyonla hemen hemen aynı belirtilerle ortaya çıkar.
Birbirlerine göre farkı şudur: Doğum sonrasındaki depresyonda, normal depresyon belirtilerine ek olarak annenin bebeğine ve kendi sağlığına ilişkin yoğun endişe duyguları taşıyor olduğu görülür. Genellikle doğum sonrası depresyondaki bir anne ayrıca:
• Bebeğini kaybedeceğini,
• Ona iyi bir anne olup olamayacağını,
• Onun büyüdüğünü görüp göremeyeceğini,
• Vücudunun eski haline gelemeyeceğini,
• Eşinin kendisine olan sevgisini yitireceğini,
• Bütün düzeninin bozulduğunu düşünebilir.
Annenin depresyonda olduğunu düşündüren davranış ya da söylemlere tanık olunduğunda durum ciddiye alınmalıdır.
Öneriler/Tedavi
Doğum sonrası depresyonun en olumsuz tarafı kadının işlevselliğini uzun bir dönem boyunca etkilemesidir. Doğum sonrası depresyonun mutlaka tedavi edilmesi gerekir. Tedavide uygulanan yöntem birkaç disiplinin aynı anda uygulanmasından oluşur.
Psikoterapi ve ilaç tedavisi, doğum sonrası depresyonda etkili yöntemler olarak öne çıkar. Bazı kadınlar, doğum sonrasında mutlu olmaları gerektiğini düşündükleri için yaşadıkları sıkıntılı durum nedeniyle suçluluk hissederler. Yaşadıkları sıkıntıları ve duygu durumunu ifade edemezler. Kendilerinin uygun bir anne olmadıklarının düşünülmesinden endişe ederler. Doğum sonrası depresyon pek çok kadının başına gelebilir. Bu, sizin iyi bir anne olmadığınız anlamına gelmez.
Yaşadığınız sıkıntıların ne olduğunu net olarak tanımladıktan sonra mutlaka çözüm yoluna gitmek gerekir. Bu arada kendi başınıza yapabileceğiniz bazı çalışmalar da vardır:
• Açık havada yürüyüşlere çıkmak.
• Yağlı yiyeceklerden mümkün olduğunca uzak durmak ve enerji veren karbonhidrat ve protein içeren yiyecekler tüketmek.
• İlgi duyulan bir çalışma yapmak,dikkati başka yönlere kaydıracak uğraşlar edinmek.
• Neşeli arkadaş toplantıları düzenlemek,bu tür toplantılarda bulunmak.
• Klasik düşünce kalıplarından uzaklaşmaya çalışmak. Farklı bakış açıları oluşturmak.
• Bedensel ve ruhsal olarak rahatlamayı sağlayacak faaliyetler yapmak. Bu açıdan spor ve özellikle yoga önerilebilir. Vücudun daha iyi çalışmasını sağladığı ve nefes alıp verme tekniklerini kazandırdığı için kişinin kendisini daha zinde hissetmesine yardımcı olur.
• En önemlisi de olumlu düşünmek,kendine güven duymak.
• Bebeği güvenilir yakınlara emanet ederek, kendine zaman ayırmak, keyifli anlar yaratmak.
Depresyon doğru tedavi yöntemleriyle olumlu sonuç alınan ve tedavi edilebilen bir rahatsızlıktır. Tedavi sürecini ve yöntemi belirleyecek olan doktorunuzdur, ancak sonuca ulaşacak olan sizsiniz. Kararlı ve olumlu bir tutumla bütün sorunlar çözüme kavuşur.
Doğum sonrasında depresyon geçirdiğinizi düşünüyorsanız ilk önce doktorunuzla konuşmalı ve depresyon tedavisinde uzman olan bir ruh sağlığı hekimine başvurmalısınız.
[2014-03-06]