ANA SAYFA » MAKALELER » ANNE & BABA » SOSYAL MEDYADA GENÇ KUŞAK
Sosyal medya olarak tanımladığımız internet ve elektronik ortamlarla tanıştığımızdan beri hayatımızdaki pek çok şey neredeyse geri dönülemez bir şekilde değişti ve dönüştü. İlk zamanlarda ürkerek ve merakla yaklaştığımız ve bugün Yeni Medya, Dijital Ortam, Sanal Alem, Sosyal Paylaşım Ağları, Sosyal Medya gibi farklı isimlerle tanımlamaya çalıştığımız bu yeni teknolojinin en çarpıcı etkisinin iletişim süreçleri üzerinde olduğunu söylemek mümkün.
90’ların başından itibaren önce cep telefonları ve internet ile başlayan hızlı değişim ve gelişim, sosyal paylaşım ağları ile hepimizi farklı bir dünyaya götürdü. Bu farklı dünya ve hayatımızdaki etkileri üzerine her gün yeni yeni araştırmalar yapılıyor, yeni sonuçlar gündeme geliyor. Biz teknolojinin yaşamlarımızdaki olumlu ya da olumsuz yanlarını anlamaya çalışırken bu dijital süreçte bir kuşak büyüdü. Onlar şimdi 15-20 yaşlarını sürüyorlar ve tamamen teknolojik bir dünyada büyüdüler.
İşte bu kuşağın, alışkanlıklarını, ilgi alanlarını ve teknolojiye bakış açılarını anlamak ve tanımak adına pek çok araştırma yapılıyor ve çok ilginç sonuçlara ulaşılıyor. Bu sonuçlar özellikle ebeveynler açısından son derece önemli, çünkü birçok ebeveynin en önemli sorunu çocuklarıyla yaşadıkları iletişim kopukluğu. Bu durumu geçmiş yıllarda çocuklarla yeterli derecede ilgilenilmemesi olarak gören bakış açısının dışında bugün çok farklı bir konuya odaklanmamız gerektiğini ortaya koyuyor araştırmalar: Çocuklar artık ellerindeki o minik teknolojik cihazlarla ihtiyaç duydukları her şeyi yapabiliyorlar ve o cihazlar çocuklar için çevreleriyle olan bağın en önemli aracı.
Bu konuda çok önemli bir araştırma da İngiliz akademisyen Noreena Hertz tarafından yapılmış ve Hertz bu yeni teknoloji kuşağına K Kuşağı adını vermiş. 1995 sonrası doğan bu kuşağı Hertz, üreticiler, yaratıcılar ve mucitler nesli olarak tanımlıyor. İngiltere ve Amerika’da 13-22 yaş arasındaki gençler üzerine bir araştırma yapan Hertz’e göre, K kuşağı, çevresel faktörlerin ve dış dünyanın tehlikelerinin en çok farkında olan bireylerden oluşuyor. Üstelik dünyanın hemen her yerinde birbirine benzer özellikler gösteriyorlar. Dijital çağdan önceki bir dönemi hatırlamayan bu kuşağın geleceğe ve dünyaya bakışları da diğer kuşaklardan oldukça farklı.
Prof. Hertz’e göre bu kuşak Y Kuşağı’ndan farklı olarak, teknolojik gelişmelerin hayatımıza etkisini hayranlıkla izlemek yerine, ileri teknolojiyi çevresi ve dünya için nasıl kullanabileceği üzerine yoğunlaşmış durumda. Akıllı telefonlar onlar için haberleri, ailelerini ve arkadaşlarını temsil ediyor. Ulaşılabilir olmak onlar için varoluş anlamına geliyor. İnternete her an bağlı olmak kötü haberlerden de aynı anda haberdar olmak anlamında. Bir önceki kuşaklardaki yaşıtlarının normalde izlemeyeceği ya da okumayacağı tüm haberlere maruz kalıyorlar. Bu da onları, dünyadaki tüm fırsatların kendisini beklediğini sanan önceki kuşaklardan farklı olarak daha gerçekçi ve karamsar yapıyor.
Ekonomik çöküş, işsizlik, terör, savaş ve göç gibi gerçeklerle internet yüzünden erken yaşta yüzleşmek zorunda kalan bu nesil kendisini fiziki olarak etkilemese bile dünyanın dört bir yanındaki acıları psikolojik olarak deneyimleyen karamsar ve gerçekçi gençler. Teknoloji, çöküş ve tehlike ile tanımlanan K kuşağı, ‘Biz her şeyi yapabiliriz’ diyen önceki kuşağa karşı, adaletsiz bir dünya içinde olduklarının farkında. Ve ne yazık ki K Kuşağı gençleri, dünya tarihinde ilk defa 11 Eylül, Madrid ve Ankara bombalamaları, Paris saldırıları, El-Kaide’nin yükselişi, IŞİD’in ortaya çıkışı, dünyanın farklı yerlerindeki terör olayları gibi yüksek dozda şiddete tanık oldular.
Biz anne babalar ve uzmanlar çocuklarımızı bunca olumsuzluktan ne kadar uzak tutmaya çalışırsak çalışalım onlar internet erişimleri sayesinde istenmeyen pek çok görüntüye ve habere ulaşma imkanına sahipler ve bu da onların tehlikeli bir şekilde olumsuz dış uyaranlarla çok erken tanışmalarına sebep oldu. Bütün bu değişim ve gelişim karşısında bizim geleneksel ebeveyn tutumlarımız bu yeni nesil gençleri anlamamıza yetmiyor. Onlar bizim hala bilmediğimiz pek çok şeyi biliyor ve teknolojiyi çok iyi kullanıyorlar. Tam da bu noktada çocukları nasıl koruyacağımız sorusu oldukça önem kazanıyor. Ancak çocukları yine onlar vasıtasıyla koruyabiliriz. Onları yeni medyayı ve sosyal paylaşım ağlarını nasıl doğru kullanabilecekleri konusunda bilinçlendirerek, okullarda bu konuyu ders haline getirerek, biz uzmanlar ve ebeveynler olarak medya okur yazarlığı konusunda bilgilenerek, el birliğiyle bir çaba göstermek zorundayız. ‘Bizim zamanımızda’ diye başlayan cümleler çocuklarla aramızdaki duvarı kalınlaştırmaktan başka işe yaramaz çünkü çocuklar bizim zamanımızın değil, şimdiki zamanın değil, gelecek zamanın çocukları.
Strauss ve Howe’un jenerasyon teorisine göre bu yeni kuşağın ismi Alpha kuşağı. Krizlerin, terörün, açlığın, susuzluğun, ticari rekabetin ve tüketimin en üst düzeyde yaşanacağı bir atmosferde yaşayacakları öngörülüyor.
Onların tüm sosyal ilişkileri kabul etsek de etmesek de sosyal ağlar üzerinde. Gelecekte eğitimin ve iş hayatının da tamamen dijital hale geleceğini düşünürsek çocukları bu konuda durdurmaya çalışmanın çok da işe yaramayacağını anlayabiliriz.
İlginç olan şu ki, belki de dünya tarihinde ilk defa bir gelişmeyi çocuklar anne babalarından öğrenmek zorunda kalmıyorlar, aksine çocuklar anne babalarına öğretiyorlar.
Dünyadaki her şeyin bu yeni medya ve yeni teknolojiler sayesinde farklı bir boyuta evrilmeye başladığı yerde, bizim de bu duruma bir an önce ayak uydurmaktan başka çıkar yolumuz yok. Evimizin dışındaki dünya tehlikelerle dolu diye nasıl ki, evde oturmuyorsak, internet ve sosyal medyada tehlikeler var diye bu yeni ortamlardan uzak durmayacağız aksine daha iyi tanımak, daha iyi öğrenmek ve daha doğru kullanmayı öğrenmemiz gerekecek.
[2020-01-19]
Masallar çocuğa anlatılmak ve öğretilmek istenilen her şeyi dolaylı yoldan ifade etmenin en güzel yoludur. Doğal bir biçimde sözlü iletişim becerilerini ...
Ev, bireylerin kendilerini en rahat hissettikleri ve sosyal hayattan tamamen bağımsız bir ortamdır. Bu ortamı birlikte paylaştığımız kişiler de aynı şekilde ...
Gençlerin özellikle ergenlik döneminde meraklı ve dışa dönük bir yapı sergilediklerini biliyoruz. Bu yaşlar aynı zamanda 'çete çağı' olarak bilinir ve ...
Bir çocuk büyütmenin ne kadar zor olduğunu ve bu zorlukların zaman zaman daha da ağırlaştığını hepimiz biliriz.Çocuklar özellikle 3 yaşına kadar ...