Eğitimde birinci yarı yılın bitmesi ile çocuklar uzun süredir bekledikleri tatile kavuştular. İki haftalık bir süre boyunca dinlenecekler, eğlenecekler, yeni dönem için enerji toplayacaklar.
Tatil başladı ama bir çok ailede endişeler de başladı, çocuklarına nasıl davranacaklarını bilemiyorlar, neye izin verip neye yasak koyacakları konusunda kafaları tam anlamıyla karışmış durumda. Aslında bu anlamda haklılar da.
Yaşı kaç olursa olsun sonuçta onlar hala çocuk ve iki hafta gibi uzun sayılabilecek bir süre boyunca okuldan uzak kalacaklar. Bu süre boyunca tamamen kontrol dışı kalabilecekleri, gün boyu televizyon ve bilgisayar başında zaman geçirecekleri göz önünde bulundurulduğunda ailelerin endişesini anlamak mümkün.
Günümüzde hızla gelişen teknoloji sayesinde artık kilometreler bile neredeyse sıfırlandı. Dünyanın bir ucundaki yakınınız her an karşınızda ve bir tık ötenizde. Ekranlarla hemen her şeyi yapabiliyor, her yere ulaşabiliyorsunuz. İletişim imkanları ve teknoloji sınır tanımıyor. Bu büyülü gelişmeden en çok etkilenenler her zaman olduğu gibi yine çocuklar.
Son yıllarda çocuklarımızı ekranların önünden kaldıramıyoruz, kendi içine kapanan, sosyal ortamlardan giderek uzaklaşan,toplumsal bir varlık olmaktan çok, daha bireysel davranan kuşaklar yetişmeye başladı. Özellikle her iki ebeveynin de çalıştığı ailelerde tehlike daha büyük. Çocuklar kontrol dışı kalabiliyorlar. Onları denetleyen anne babalar da bu görevlerini yapamayınca durum giderek içinden çıkılmaz bir hal aldı.
Bu tür teknoloji harikası makineler doğru kullanılırlarsa çok yararlı ve eğitici olabilecekken, saat sınırı olmadan kullanılmaları halinde ciddi sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır. Gün içinde 2-3 saati aşan sürelerle televizyon ve bilgisayar başında kalmak çocuklarda psikolojik olarak bir takım sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. Yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlara göre şiddet içerikli görüntüleri izleyen, bu türde oyunları oynayan çocuklarda saldırgan davranışlar, uyku bozuklukları, korkular, bazı tikler, şiddeti normal karşılama, duyarsızlaşma, şiddet göstereni model alma, vb. gibi pek çok sorun baş gösteriyor.
Üstelik özellikle cinsel içerikli görüntüler, çocuklardaki bu olumsuzlukları katlayarak artırıyor ve erken yaşlarda cinsel içerikli davranışlara yönelmelerine sebep oluyor.
Şiddet içeren görüntüleri izlediği için,başkalarına şiddet uygulamayı normal bir davranış olarak gören çocuklar bunu bir davranış bozukluğu olarak sürdürüyorlar. Bu nedenle uzmanlara başvuran ailelerin sayısında ciddi artışlar var.
Bu konuyla ilgili olarak özellikle 2006-2007 yılları arasındaki yapılan araştırmalar ve sonuçları TBMM Çocuklar ve Gençler Arasında Artan Şiddet Eğilimleri ile Okullarda Yaşanan Şiddet Olaylarını Araştırma Komisyonu’ nun raporunda ayrıntılı olarak verilmiştir. Raporun sonucu çok ciddiye almamız gereken sosyal patlamaların eşiğinde olduğumuzu gösteriyor. Bu rapora göre çocuklar ve gençler şiddetle evde, okulda ve sokakta yani hemen her yerde karşılaşıyorlar. Erkekler sokakta, kızlar ise evde daha fazla şiddete uğruyorlar. Bu kadar şiddetin olduğu, çocukların bu kadar itilip, ezildikleri, incitildikleri ve dışlandıkları bir ortamda maalesef uyuşturucu tacirleri ve terör örgütleri çocuklara kolaylıkla ulaşabiliyorlar.
Yine bu araştırmanın sonuçlarına göre, 2006-2007 yılında Ortaöğretim kurumlarına devam eden öğrencilerin şiddetle karşılaşma sıklıkları incelendiğinde, son üç ay içinde % 22’sinin fiziksel şiddet, % 53’ünün sözel şiddet, %36’sının duygusal şiddet, %16’sının cinsel şiddet gördüğü saptanmış ki bu rakamlar durumun ne kadar vahim olduğunu gözler önüne sermektedir. Kaldı ki bu sonuçlar tek başına toplum içindeki ve çocuklarımıza uyguladığımız şiddet konusunda çözüm üretmek zorunda olduğumuzun kanıtıdır.
Raporun sonucunda çocuk ve gençleri şiddete iten nedenler olarak internet kafelerde, sanal ortamlarda, televizyonlarda gördükleri şiddet içeren oyunlar ve filmlerden etkilenmeleri, yetişkinlerle olumsuz etkileşim içinde olmaları, sürekli tanık oldukları şiddet görüntüleri, televizyon karakterlerinden etkilenmeleri ve onlarla özdeşleşmeleri, şiddet uygulayan karakteri rol modeli olarak almaları biçiminde sıralanmış.
Bütün bu olumsuzlukların sebebi ise maalesef kontrolsüz olarak izlenilen televizyonlar, sanal ortamda eğlence amacıyla oynanan şiddet içerikli oyunlar.
Aynı olumsuzluk cinsel içerikli görüntüleri izleyen çocuklar ve gençler için de geçerli. Önceki yıllarda ergenlik yaş sınırı 13-15 iken günümüzde çevresel uyaranların da etkisiyle 9-10 yaşlarına kadar düşmüştür. Bu da çocuklarımızın cinsel görüntülere olan duyarlılığının ve ilgisinin daha erken yaşlarda başladığını göstermektedir. Ancak yaş olarak çok küçük yaşta olmaları nedeniyle bu görüntülere verecekleri tepki bir yetişkinle aynı olgunlukta ve bilişsel düzeyde olmayacağından çocuklarımız konunun ciddiyetini anlamaktan çok uzaktırlar. Özellikle son yıllarda gazete sayfalarında üçüncü sayfa haberi olarak sıklıkla sınıf ya da okul arkadaşına tecavüz eden henüz ilköğretim öğrencisi çocukların haberini okuyoruz. Son yıllarda bilgisayarların ve televizyonların hayatımızda bu kadar yoğun biçimde yer almalarının ve kontrolsüz kullanımlarının yol açtığı en büyük sorunlardan biri de budur. Çocuklar pornografiye kayıyorlar ve çocuk sayılabilecek gençler arasında cinsel şiddet ve eylem hızla artıyor.
Geçtiğimiz aylarda yine gündemi uzunca bir süre meşgul eden liseli öğrencilerin pornografik görüntüleri konuşulmuştu. Çocuklarımız aslında çocuk olarak geçirmeleri gereken bu dönemlerde bu kadar ağır cinsel görüntülere maruz kaldıklarında bunu da normal karşılamakta ve arkadaşları arasında sanki bir oyun oynar gibi uygulamakta sakınca görmemektedir. Üstelik bunun bölgesi, eğitim düzeyi ve yaş grubu gibi farklılıklara göre değişmediğini görüyoruz. Türkiye’nin hemen her bölgesinden, her eğitim grubundan ve yaş düzeyinden öğrenciler arasında ciddi cinsel eylemler yaşanmaktadır.
Maalesef yine sorumlu televizyonlardaki görüntüler ve çocukların sanal ortamda kolayca ulaşabildikleri cinsel içerikli sitelerdir. Bu nedenle tatil gibi zamanlarda uzun süreli olarak televizyonların ve bilgisayarların karşısında oturmalarının önüne geçmek zorundayız.
Peki ne olmalı, ne yapmalıyız? Özellikle tatil gibi dönemlerde tavrımız ne olmalı?
Öncelikle bilmeliyiz ki başarılı olsun ya da olmasın tatil bütün çocukların hakkı.
Bu süre boyunca çocuk, dinlenmeli,dikkatini başka konulara yönlendirmeli, enerji toplamalı, arkadaşlarıyla ve ailesiyle vakit geçirmesi sağlanmalı. Tatil ders çalışmak için asla bir fırsat olarak görülmemeli. Uzun bir süre olarak görülebilir ama 4-5 aylık bir okul döneminden sonra iki haftalık bir süre aslında çok da uzun değildir. Eğer çocuk boş boş oturacaksa ya da bu süreyi televizyonla, bilgisayarla dolduracaksa uzun olarak görülebilir.
Demek ki öncelikle çocuğun dinlenme ihtiyacı göz önünde bulundurulacak, ancak bu sürede neyle ilgilendiği ya da ne yaptığıyla yakından ilgilenilecek. Anne baba olarak bizim görevimiz de bu, onun program yapmasına ve zamanını doğru kullanmasına yardımcı olmak.
Kabul edelim ki çocuklara televizyon seyretmeyi ya da bilgisayarla uğraşmayı yasaklamak asla bir çözüm değildir, aksine yasaklanan her şey daha çok ilgi ve merak uyandırır. Dolayısıyla yasaklamak yerine çocukla işbirliği yapmak ve onun da onayını alarak,gün içinde 1-2 saatini televizyon ve bilgisayar başında geçirmesine izin vermek daha mantıklı ve kabul edilebilir bir program olacaktır.
Çocuğun arkadaşlarıyla görüşmesini sağlamak ve görüştüğü arkadaşlarını da yakından tanımak çok önemlidir. Çocuğunuzu tanımanın yolu da budur; öncelikle beraber vakit geçirmekten mutlu olduğu arkadaşlarını tanıdığınızda aslında çocuğunuzu da tanıyor olacaksınız.
Çocuklar dile getirmeseler de aslında aileleri ile birlikte olmaktan ve bazı şeyleri birlikte yapmaktan büyük keyif alırlar. Tatildeki programlar bu açıdan da dikkate alınmalıdır. Çocuklarla gidilebilecek sinema, tiyatro, sergi gibi bazı etkinlikler, aile ve çocuk arasındaki bağları da güçlendirir.
Maalesef günümüzde modern hayatın bize getirdiği en büyük külfet zamansızlık. Özellikle de çocuklarımıza zaman ayıramamanın yarattığı suçluluk duygusu çok büyük. Bu duyguyla başa çıkmaya çalışırken,her şeyi parayla satın alarak sunmaya çalışmak en büyük yanılgımız.
Çocuklarımızı ekranlardan nasıl uzak tutacağımızı düşünürken, aslında onları kendimize nasıl yakınlaştıracağımız konusuna çözüm bulmalıyız öncelikle. Çocuklar onlara öğreten, yol gösteren olmamışsa nasıl program yapacaklarını bilemezler. Zamanı nasıl doğru kullanacaklarını kendi kendilerine öğrenemezler. Yol gösterici ve eğitici olması gerekenler bizleriz.
Çocuklarımızı saatler boyu ekranların karşısında kalmaktan kurtaracak en önemli şey ilgili, dikkatli, yönlendirici ve sevecen ebeveynlerle, sağlıklı bir aile ortamıdır.
Çocuklar tatilde arkadaşlarıyla görüşmeli, ev dışı faaliyetlere katılmalı, sosyal ortamlarda bulunmalı, ailesiyle birlikte bazı etkinliklere katılmalıdır.
Ayrıca tatilde amaç sadece ders çalışmak değildir, çocuklar mutlaka kitap okumaya teşvik edilmelidir. Bunun yolu da ‘Git odana ve kitap oku’ demek değildir. Önerim; birlikte bir kitap seçmek ve özellikle ilk zamanlarda o okurken dinlemektir. Aynı şey günlük gazeteleri birlikte okumak ve yorumlamak olarak da yapılabilir. Bu aynı zamanda okula hazırlık, kitap okumayı sevdirmek, kelime haznesini geliştirmek ve hızlı okuyarak, okuduğunu anlamasını sağlamak bakımından ciddi bir çalışmadır.
Amaç, tatilde hazır fırsat bulmuşken çocuklarımızla birlikte dolu dolu, kaliteli, hoş zaman geçirmek, onu yorucu bir yeni döneme hazırlamaktır.
[2013-01-25]
Eylül ayıyla birlikte, hem çocukların hem de ebeveynlerin okul telaşı başladı. Bu dönemde okulların eğitimiyle ilgili endişeler, çocukların uyum sorunu yaşamalarına ...
Bütün hazırlıklar okul malzemeleri ve kıyafetler ya da okul ve öğretmen seçimi üzerine yapılır ama en önemli konu maalesef gözden kaçar.Okula ...
Pek çok aile çocuğunun en az bir yabancı dili iyi düzeyde bilmesini ister.Dil öğrenmenin zeka ve hafıza gelişimi açısından ciddi yararları ...
Okula giden her çocuğun az ya da çok sorun yaşadığı ve yaşattığı en önemli konu ödevlerdir. Ödev genellikle evde gerçekleştirilmesi amacıyla ...