ANA SAYFA » MAKALELER » GÜNCEL YAZILAR » ANNELER GÜNÜNDE ANNESİZ OLMAK
Maalesef bir çocuk için hayatındaki en büyük travma,ailesiyle ilgili yaşanan olumsuzluklardan oluşuyor. Özellikle anneyi kaybetmek çocuk açısından başa çıkılması çok zor bir duygusal çöküntüye yol açabiliyor.
Yaşı kaç olursa olsun anne,her insan için hayatındaki en önemli figür. Psikolojide ‘Anne Yoksunluğu Sendromu’ olarak tanımlanan bir sorun vardır.
Bu sendrom annelerinden ayrı kalan özellikle 2 yaş altı çocuklarda görülür.
Çocuk ilk olarak ‘Protesto Dönemi’ ne özgü bir tavır sergiler. Annesinden ayrı kalmasının verdiği özlemle ağlayarak, bağırıp çağırarak tepki gösterir, sakinleşmez, uzun sürelerle ve tekrarlayan ağlama nöbetleri yaşar.
Ardından ‘Çaresizlik Dönemi’ olarak tanımlanan süreç başlar. Çocuk artık annesinin döneceğine olan inancını yitirmiş ve annesizliği kabullenmiş bir görüntü çizer.
Son olarak ‘Ayrılık Dönemi’ olarak tanımlanan süreçte ise çocuk duygusal anlamda da annesini bırakır, annesini aslında hem çok özler, hem de çok öfke duyar.
Dolayısıyla tavır umursamaz ve ilgisiz gibidir.
Bu süreçte anne gelse dahi çocuk ciddi olarak güvensizlik yaşar, annesine tekrar bir sevgi yani bağlanma geliştirmekte korkuları vardır. Tekrar terk edileceğinden korkar. Bu travmayı yaşayan çocukların bazılarında ilerleyen yaşlarda duygusal ilişkiler geliştirmekte önemli sorunlar yaşadıkları, duygusallıklarını kaybettikleri ya da son derece sınırlı olduğu gözlenmiştir.
Daha büyük yaşlarda, genellikle 18 yaş altındaki çocuklarda görülen ayrılıklarda çocukların ’Ayrılma Anksiyetesi Bozukluğu’ olarak bilinen bir sorun yaşadıkları görülür. Bağlandıkları kişilerden ve özellikle anne baba gibi hayatlarındaki en önemli bireylerden yoksun kalan çocuklar,aşırı kaygı belirtileri verirler ve yakın aile bireylerinin başına kötü bir şey gelmesinden korkarlar. Kendilerini son derece güvensiz hissederler.Tek başına herhangi bir etkinliğe katılmak istemez, diğer yakın aile üyelerinin yanlarında kalmak isterler.
Her ne sebeple olursa olsun özellikle anneyi kaybetmiş olmak yeri doldurulamaz bir eksikliktir ve maalesef çocuk bu eksikliği kalan hayatı boyunca hisedecektir. Hastalıklar sonucu, bütün gidişatı izleyip annesinin ölümüne şahit olan çocuk da ani bir kaza ya da ölüm sonucu annesini kaybeden çocuk da ölümün nasıl olduğu konusundan daha çok annesini kaybetmiş olmanın verdiği ciddi sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaktır.
Anne kaybından hemen sonra aşırı tepkiler görülmesi son derece normaldir ve mutlaka bir uzman desteği alınmalıdır. Özellikle güvensizlik, korkular, diğer insanların ve kendisinin de ölebileceği korkusu, bazen hayatın anlamsızlığı şeklinde olumsuz düşüncelere kapılma olarak gelişen duygu bozuklukları kişiye ve çevresindeki insanlara ciddi sıkıntılar yaşatabilir.
Gerçekmiş kadar inandırıcı olan baş ve karın ağrıları, bulantı, kusma, halsizlik hissi gibi fiziksel sorunlar yaşayabilirler. Aynı şekilde gece uykuları bozulur ve kabuslar görebilirler. Yaşanılan duygusal çöküntü çok travmatiktir. Ağlama ve öfke krizleri, zaman zaman şiddete yönelme ve hırçın davranışlar, kazanılmış davranışlarda gerileme anne kaybından sonra ortaya çıkması muhtemel tepkilerdendir.
Anneler Günü gibi çok önemli bir günde çocuğun annesiz olmasının yarattığı üzüntü durumu daha da kötü hale getirecektir. O nedenle özellikle böyle bir günde çocuğun sıcak ve güvenli bir aile ortamında olması sağlanmalıdır. Yaşı küçük çocuklar annenin mezarına ziyarete götürülmemelidir.
Böyle bir günde ölüm konusuna odaklanmak yerine, annenin yokluğunda çocuğun yalnız kalmadığının ve bundan sonra da yalnız kalmayacağının mesajı davranışsal olarak verildiğinde çocuğun da daha ılımlı olduğu görülebilir.
Çocuk annesinden konuşmak isterse, duygularını anlatması sırasında sabırla dinlenmeli ve duyguları üzerine asla yorum yapılmamalı, konuşma mümkün olduğunca sohbet havasında sürdürülmelidir.
Bilindiği gibi ölümün geri dönüşü ve telafisi yoktur. Annesini kaybeden çocuk elbette ki Anneler Günü gibi özel bir günde daha hassaslaşarak tepki gösterebilir. Bu nedenle çocukla kurulacak ilişkide annesiz olmasının üzüntüsünü birkaç haftada ya da ayda atacağı düşünülmemelidir.
Çocuk olduğu unutulmadan ve acısına saygı göstererek, çocukla ilişki kurulmalı ve bu konuda en büyük görevin aile üyelerine düştüğü unutulmamalıdır.
[2015-05-15]
Ülke olarak içinde bulunduğumuz coğrafya savaş, kan ve vahşet görüntüleriyle dolu. Kadim zamanlardan bu yana Ortadoğu bölgesi bütün savaşların, çatışmaların merkezinde ...
Son yıllarda ortaya çıkan yeni bir kavram, özellikle 13- 23 yaş arasındaki gençlerin karşı cinsle olan romantik ilişkilerinde sıklıkla karşımıza çıkan ...
Çocuklarımıza olan tutumlarımızda, eski kuşaklara göre bazı değişiklikler olduğunun hepimiz farkındayız. Yetiştirildiğimiz şekilde çocuklarımızı yetiştirmiyoruz, anne ve babalarımızın rollerinden uzaklaşıp yeni roller ...
Değişim iyi bir şeydir evet ama hazırlıklı olarak karşılayabilirsek ve uyum gösterebilirsek daha iyidir. Sağlığımızla ilgili bozuklukların sebebi de genellikle uyum ...