ANA SAYFA » MAKALELER » GÜNCEL YAZILAR » BOŞANILACAK ADAMLAR BOŞANILACAK KADINLAR
Yıllar önce gencecik bir kadın olarak tanıdım onu. Bekardı ve bir erkek arkadaşı vardı. Sonra evlendiler. İlk çocuğu doğduğunda ziyaretine gittim. Hep görüştük bu süreçte. Sonra ikinci çocuğu doğdu ama bir daha görüşmemiz mümkün olmadı. Sosyal Medyadan takipteydik birbirimizi. Çocuklar gözümüzün önünde büyüdü. Okula başladılar. Gerek benim yoğunluğum gerekse onun çocuklarla olan mücadelesi nedeniyle bir araya gelemedik bir türlü. Hoş, bunlar biraz da işin bahanesi ya neyse…
Aylar, yıllar sonra aklıma düştü ve arayayım dedim, akşamın bir vakti telefonla aradım. Neler yapıyorsun, işlerin nasıl, şimdi neredesin gibi epeyce bir sohbet ettikten sonra ‘boşandım ben Serap Abla’ dedi. Hem şaşırdım, hem üzüldüm. Bu sefer sorular yön değiştirdi doğal olarak. Çocuklar kimde, babalarıyla araları nasıl, şu an mutlu musun, çocuklar duruma alıştılar mı? Gibi sorulardan sonra, ‘eski eşinle görüşüyor musun, biliyorsun çocukların psikolojik ve fizyolojik sağlıkları açısından anne baba olarak iyi bir iletişim içinde olmanız lazım’dedim. Ve bana çok vurucu, çok anlamlı, çok güzel bir şey söyledi: Benim eşim ‘boşanılacak bir adamdı’ Serap Abla dedi. ‘Hakkıyla sürdürdüğümüz evlilikten sonra hakkıyla boşanmasını bilecek kalitede, beni ve çocukları hiç üzmeden, işi zorlaştırmadan ayrılmayı başardı, başardık. Çocuklarla ve benimle iletişimi gayet iyi, her konuda bana destek oluyor. Evliliği yürütemedik ama iletişimimizi sağlıklı bir şekilde sürdürüyoruz.’ Dedi.
Ben de ‘ben bu cümleyi yazarım’ dedim. O kadar derin bir cümle ki… Bu konuşmamızın üzerinden aylar geçti. Ben üzerine kafa yora yora, sindire sindire ancak bugün yazabildim.
Hep evlenilecek kadınlar ve erkekler üzerine konuşuyoruz. Sosyal Medyada karşımıza ‘Kadınlar ne ister?’, ‘erkekler ne ister?’ minvalinde anketler, yazılar, öneriler çıkıyor her gün. İyi(!) kadınların özellikleri, iyi(!) erkeklerin özellikleri türünden bir takım yargılardan, kalıplardan, sınırlamalardan ya da gereksiz yüklemelerden oluşan yazılar okuyoruz. Gelecekteki eşimiz, partnerimiz, yol arkadaşımız üzerine beklentilerimizi konuşuyoruz. Konuştukça bakıyoruz ki, beklentilerin, olması gereken özelliklerin sınırı yok.
Üstelik hayatımıza birisi girdiğinde de hep en güzel, en bakımlı, en anlayışlı, en verici, en olumlu taraflarımızla karşısına çıkıyoruz (ki olması gereken de bu aslında) ama öte yandan kırmızı çizgilerimizden bahsetmiyoruz. Bizim için olmazsa olmazlar nelerdir anlatmıyoruz. Beraber olduğumuz insanın da hassasiyetlerini merak etmiyoruz, sormuyoruz. Samimiyetle konuşmuyoruz. Bunları sormak ve öğrenmek önemli çünkü gelecekte, aynı evde ortak bir yaşam sürmeye başladığınızda bütün bu özellikleriyle de beraber yaşayacaksınız. Kabul edemeyeceğiniz alışkanlıklar, sevmeyeceğiniz özellikler varsa bütün bir hayatı ne kendiniz için ne diğer insan için mahvetmeden yol yakınken dönmek daha kolaydır. Yürümeyen bir ilişkide sarsılan, üzülen sadece iki kişi olmuyor çünkü. Varsa çocuklar mutsuz oluyor, anne babalar, kardeşler mutsuz oluyor. Aslında iki kişinin mutsuzluğu bütün toplumu etkiliyor. Bir ilişki de sadece kaşı güzel, gözü güzel, çok yakışıklı, çok alımlı, çok zengin diye yürümüyor. Birbirimize destek oldukça, birbirimize el verdikçe, değer bildikçe, hoş gördükçe ve sabır gösterdikçe o yolculuk hayat arkadaşlığı oluyor. Öbür türlüsü aynı evde yaşayan iki yabancıdan öteye gitmiyor. Çocuklar var diye ayrılamayan, ekonomik gücü olmadığı için aynı evde yaşamak zorunda kalan insanların, birbirine yabancı, duygularına yabancı ev arkadaşlığı oluyor. Hatta arkadaşlık bile değil, ev paylaşımından öteye gitmiyor.
İşte onun için evlenmek kadar boşanabilmek de önemli. İyi kötü yaşanmış yılların hatırına, beraberlik bitirilecekse, bitirebilecek olgunlukta olmak çok kıymetli. İlişkiye başlamak ne kadar doğalsa, yürümeyen bir ilişkiyi, daha fazla mutsuz olmamak ve mutsuz etmemek için bitirmeyi başarabilecek insan olabilmek herkesin harcı değil. Her gün görüyoruz medyaya düşen haberlerden: En ufak anlaşmazlıkta şiddete başvuran, silaha sarılan, can alan, yaralayan ve neredeyse tüm insani özelliklerden uzak bir takım varlıkları. Eşlerinin kapısına dayanan, bütün ailesini tehdit eden, işinden eden, mutsuz eden ve boşanmanın asla mümkün olmadığı adamları ve kadınları.
Boşanılacak adamlar ve kadınlar, ilişki bittiğinde üzüntülerine rağmen, saygı gösterirler, dayatmacı değildirler. Çocukları üzerinden karşı tarafı sözde cezalandırmaz, yıpratmaz, kin duymaz, intikam almaya çalışmaz. Bir şeylerin bedelini ödetme peşinde değildir. Eş olarak kalamasalar da özellikle çocuklar adına arkadaş olarak ve iyi birer ebeveyn olarak ilişkilerine devam edebilirler.
Evlenilecek erkek, evlenilecek kadın diye bireyleri kategorize etmeyi bildiğimiz kadar keşke ‘bu adam / bu kadın aynı zamanda boşanılacak bir insan mıdır? Diye sorgulayabilseydik. Kastettiğim elbette daha evliliğin başında boşanmayı düşünmek değil, kastettiğim gelecekte yaşanacak bir olumsuzlukta ‘bu kişi çirkinleşebilir mi, kin duygusu, intikam hırsı var mıdır? Onu sevmekten vazgeçersem ya da o beni sevmekten vazgeçerse beni üzer mi, sahip olduğu ekonomik gücüyle ya da çocuklarımızla beni tehdit eder mi, psikolojik, ekonomik ve fiziksel şiddet uygular mı?’
Şu an bile bu soruları kendi kendinize sorabilirsiniz. Çünkü muhtemelen ilk defa beraber olurken, evlenirken sormadınız. O halde soralım:
Boşanılacak bir adamla, boşanılacak bir kadınla mı evlisiniz?..
[2022-01-23]
Tatil Sonrası Sendromu, özellikle son yıllarda birçok insanın yaşadığı bir sorun olarak dikkat çekiyor. Tatil köyleri ve her şey dahil sistemiyle sunulan ...
Eylül ayının gelmesiyle beraber bütün anne babaları yeni eğitim yılının heyecanı sardı. Okula yeni başlayan çocukların heyecanı ayrı, okula devam edenlerin ayrı, ...
Bilindiği gibi bir bebek doğduğu andan itibaren yürümeye ve kendi başına hareket etmeye başlayana kadar hep başkalarının bakımına muhtaçtır.Bir yaş sonrası yürümeye başlayan ...
Kimi zaman yetiştiriliş biçimimizden, kimi zaman kişilik yapımızdan, kimi zaman da alacağımız kararın kapsamından kaynaklanan endişe ve gerginlik yaşarız. Bu da ...