Yazılarımı okuyanlar ve beni tanıyanlar bilirler, ben de anneyim. Hem işin içinde bir uzman ve danışman olarak hem de bir anne olarak ne sıkıntılar çekildiğini, çocuk büyütmenin ne zor bir sorumluluk olduğunu biliyorum. Üstelik bu işten emekli olunmuyor, istifa edilmiyor, vazgeçilmiyor, bırakıp gidilmiyor. Bir tür gönüllü kölelik. Dünyaya getirdiğiniz, esen yelden esirgediğiniz yavrunuza köle oluyorsunuz.Bütün derdimiz iyi evlat olsun, çevresine,topluma, kendisine yararlı bir insan olsun. İyi insan olsun, iyi işler yapsın. Bu kadar özenle büyüttüğümüz çocuklarımız gerçekten de arzu ettiğimiz gibi iyi davranışlar öğrenip uyguluyorlar mı?
Son zamanlarda çevremde gözlemlediğim bazı olaylar var ve maalesef çok doğru şeyler yapıldığını söyleyemeyeceğim.
Mesela bir minibüse ya da otobüse bindiğinizde artık gençlerin kendilerinden yaşça büyük insanlara hatta gerçekten yaşlı olanlara dahi yer vermediklerini görüyorum. Çocuklu annelere de yer vermediklerini, kulaklarında kulaklıkla müzik dinleyerek camdan dışarıyı seyrettiklerini görmek içimi acıtıyor. Eskiden yer vermek istemeseler de en azından bu kadar rahat ve pişkin davranmazlardı, gözlerini kaçırırlardı bir mahcubiyet vardı. Şimdi o duyguyu da göremiyorsunuz, o kadar rahatlar ki.
Çünkü yanlış yaptıklarını düşünmüyorlar.
Yolda yürüyorsunuz, birden önünüzdeki çocuk ya da genç elindeki çikolatanın kağıdını ya da sakızın ambalajını gayet doğal bir şekilde yolun orta yerine atıveriyor. Uyarmaya kalktığınızda da yine gayet pişkince size ağzına geleni söyleyebiliyor.O kadar fütursuzlar.
Çevrenizde gördüğünüz hemen hemen herkeste bir gerginlik, hırçınlık var. Görmemeniz imkansız. Yolda birbirine tahammülsüz araç sürücüleri, sanki sadece kendisi varmış gibi hareket eden, ters yola giren sonra yine pişkin pişkin size bağıran çağıran sürücüler.
Peki ama bu uyumsuz insanlar gökten zembille inmediler. Bu ülkede, çevremizde yetiştiler. Belki yan komşunuzda, belki sizin evinizde. Ama biz yetiştirdik, bunlar bizim insanlarımız.
Henüz küçüklerken kıyamadığımız, aman ayakta kalmasın, aman yorulmasın, aman üzülmesin diye koruyup kolladığımız, uğrunda kendimizi kul köle ettiğimiz o çocuklar büyüdüler ve bugünün o umursamaz gençleri oldular. Artık ayakta yolculuk eden anne babaları yaşındaki insanlara yer vermiyorlar. Yer vermeleri gerektiğini bile bilmiyorlar bir çoğu. Çünkü onlar kendisinden yaşça büyük olanlara yer verme bilincini öğretmek yerine, 'aman yavrum yorulmasın, otursun' diye düşünen bir annenin elinde büyüdü. Önce ben demesi gerektiğini öğreten o anne yani belki siz, belki ben, belki sizin yaşlı babanız sabahın erken saatlerinde bir otobüste ya da metrobüste hastanede muayene olmaya giderken camın önündeki koltukta oturup dışarıyı seyreden ve seyrederken de keyifle müzik dinleyen o gençten boş yere kendisine yer vermesini bekleyeceğiz
.
O genç ya da o çocuk yere çöp attığında onu uyaran size, bana, ya da anne babanıza büyük bir cesaretle hakaret edebilecek ve 'sen işine bak, sana mı düştü çevreyi korumak' diyebilecek.
Ters yola girmiş bir araç şoförüne ters yolda gittiğini söylediğinizde arabasından inip size saldırabilecek.
Bütün bu örnekler çoğaltılabilir elbette. Çünkü her gün çevremizde bu ve benzerleri yaşanıyor. Bu çocuklar ve gençler de bizim eserimiz. Empati duygusu veremediğimiz, kendisinden büyük insanlara saygı duymayan, anlayış göstermeyen genç yetişkinler oldular. Bu gün onların bu umarsız ve duyarsız tavırlarını gördükçe kendimizi sorgulamamız gerekiyor. 'Biz nerede yanlış yaptık' diye uzun uzun düşünmeye gerek yok, biliyoruz aslında nerede yanlış yaptığımızı.
Çocuklarımızı koruyup kollayalım derken durumu abartıp bencil çocuklar haline getirdik.Şimdi şikayet edelim de kime edelim?
Kabul edelim ki bu çocuklar bizim, onları biz yetiştirdik. Yani sorumluluk bizim!
[2013-11-12]