Bu yılın ilk 7 ayı içinde kaybolan çocuk sayısı 6.500. Yazıyla altı bin beş yüz! Çok ciddi bir rakam.
Emniyetin verilerine göre Gaziosmanpaşa, Bağcılar ve Beyoğlu ilçeleri en çok kayıp yaşanan ilçelerimiz.
Çocuk kayıplarının ardında pek çok etken var elbette.
Önceki yıllarda kaçırılanların fazla olduğu ancak bu yıl kaçırılan çocuk sayısında azalırken evden kaçanların sayısında artış olduğu dikkat çekiyor. Evden kaçan çocuklar arasında ilk sırada terör örgütüne katılanlar var, sonra uyuşturucu ve fuhuş sektörünün eline düşebiliyor bu çocuklar.
İlginç ve üzücü bir diğer nokta ise kayıp çocukların büyük bir kısmını Sosyal Hizmetlerin koruma ve bakımındaki çocuklar oluşturuyor. İstanbul içinde bir günde kaybolan çocukların üçte biri devlet yurtlarında kalan çocuklar.Demek ki bakamıyor, koruyup güvende tutamıyoruz çocuklarımızı.
Geçtiğimiz yıl Bahçelievler bakım yurdundan kaçan 60 kadar çocuk kaybolmuş.Kayıp çocuk sayısındaki artış bir yılda %25 iken, son beş yılın rakamlarına göre artış %200 olmuş. Durumun korkunçluğu bu rakamlarla bile anlaşılıyor.
Bir de yaz aylarında tatil sırasında kaybolan, ya da evden kaçan çocuklar var. 16 yaş altı çocukların çalıştırılması yasak olmasına rağmen kaçak olarak çalışmak amacıyla kaçan çocuklar özellikle yaz aylarında işçi arayanlar açısından önemli bir kaynak olarak görülüyor.
Evden kaçan çocukların bir diğer bölümü ailenin tepkisinden korkarak kaçanlar. Kayıp çocuk sayısı rakamlara yansıyanlardan daha fazla. Ancak bazı aileler çocukları kaybolduktan sonra polise bildirmiyor, bir şekilde döneceğini düşünüyor ya da aslında nerede olduğunu biliyor.
Bütün bu rakamlara bakıldığında kaybolan çocuk sayısının ne denli ciddi boyutlarda olduğu görülüyor.
Bu durumda belki de en önemli sorun ortaya çıkıyor. Çocuklarımız kaybolursa ne yapacağız?
Daha doğrusu çocuklarımız kaybolmasın diye ne yapacağız?
Ya da şöyle sorayım: Çocuklarımız kaybolurlarsa ne yapacaklarını nasıl öğreteceğiz?
Evet, sorunun can alıcı noktası bu: Çocuklarımız kaybolmasınlar, kaybolmamaları için de eğer başlarına böyle bir şey gelirse nasıl davranacaklarını, ne yapacaklarını öğretmek zorundayız.
Genel olarak anne tavrımız, çocuğun elini tutmak ve gözümüzün üzerinde olacağından emin olarak hareket etmektir. Ancak küçük çocuklar çok hareketlidir ve saniyeler içinde bile alabilecekleri yol çok hızlı olabilir. Özellikle kafasını kaldırıp baktığında yanında annesini göremeyen çocuklar çok çabuk paniğe kapılabilirler ve annesini aramak amacıyla bulunduğu yerden ayrılarak hızla hareket etmeye başlarlar.
Anne baba olarak çocuklarımıza karşı en büyük sorumluluğumuz yanlarında olsak da olmasak da güvenliklerini sağlama almak olmalıdır.
O nedenle çocuklarımıza kaybolmaları halinde neler yapması gerektiğini öğreterek siz onu bulana kadar da olabildiğince güvende kalmasını sağlayabilirsiniz.
• Öncelikle bir alışveriş merkezine girdiğinizde çocuğunuza ana kapıları gösterin. ‘Beni bulamazsan bu kapıda ben gelene kadar beni bekle’ diyebilirsiniz.
• Bulunduğunuz binadaki ya da ortamdaki güvenlik personelini veya polisi gösterip, sizi bulamadığında o personel dışında kimsenin yanına gitmemesini tembih edin.
• Telefon numaranızı mutlaka öğretin. Acil durumlarda örneğin çocuğunuzu bulan kişiler size telefon numaranızdan ulaşabilsinler.
• Çocuğunuza kalabalık ortamlarda kaybolması halinde özellikle küçük yaştaki çocuklara korkmadan bağırmasını, hatta çığlık atmasını öğretin. Böylece herkesin dikkatini çekecek ve birçok kişi aynı anda çocuğunuzla ilgilenerek size ulaşmaya çalışacaklardır.
• Çocuğunuzu bulunduğu ortamdan başka yerlere götürmeye çalışan hiç kimseyle gitmemesini bulunduğu yerde siz bulunana kadar beklemesini öğretin.
• Kendisini size götüreceğini söyleyen hiç kimsenin peşinden gitmemesini anlatın.
• Kaybolduğunda bağırarak ‘ben kayboldum’ diyerek sesini duyurmasını, yardım istemesini öğretin.
• Çocuğunuz kaybolduğunda özellikle açık alanlarda kaybolmuşsa, yakındaki bir mağazaya gidip size telefon açtırmasını öğretebilirsiniz.
Çocuğunuza anlatmanız gereken en önemli şey çocuğunuz kaybolduğunda yapacağı hiçbir şeyin ayıp olmadığı ve mümkün olduğu kadar gürültü ve ses çıkararak dikkat çekmesi gerektiğidir.
Elbette ki durumu bir paranoya haline getirmeden, abartılı kaygı durumuna dönüştürmeden tetikte olmakta fayda var.
Tüm bunların dışında çocuklarımıza, kendisine başkalarının dokunmasına izin vermemesi gerektiğini de öğretmek zorundayız. Çocuklara zarar verenlerin maalesef yabancılardan daha çok yakın çevresinden insanlar olduğunu göz önünde bulundurun. Bu konuyu da bir sonraki yazımda ele alacağım. Çocuklarımızın kayıp çocuklar istatistiklerinde bir rakam olmaması için lütfen olabildiğince dikkat edip, elden gelen her tür güvenlik tedbirini alalım.