ANA SAYFA » MAKALELER » GÜNCEL YAZILAR » ÇOCUKLARDA 2 YAŞ SENDROMU
Bilindiği gibi bir bebek doğduğu andan itibaren yürümeye ve kendi başına hareket etmeye başlayana kadar hep başkalarının bakımına muhtaçtır.Bir yaş sonrası yürümeye başlayan çocuk, artık her şeyi kendi başına yapabilmekte, istediği her yere kendi kendine gidebilmekte, ortalığı karıştırıp dökmektedir.Yine 1,5 yaş civarı, kendini ifade edebilmek amacıyla ilk anlamlı kelimelerini söylemeye, cümleler kurmaya başlar ama hala bebektir ve büyük oranda da başkalarına bağımlıdır.Bu dönemde tehlikelere açık olan bebek, dikkatli bir takip ister.Aşırı hareketli ve bitmez tükenmez enerjisi ile çevreyi keşfe çıkan çocuk, anneyi ve diğer aile bireylerini ciddi anlamda yorar.Yaş olarak henüz tehlikelerin farkına varamadığı gibi çevre, çocuk açısından çok ilgi çekicidir ve keşfedilmeyi bekleyen yeniliklerle doludur.En yoğun öğrendiği bu yaşlarda çocuğa yasak koymak, onu durdurmaya çalışmak yerine tehlikelerden korumak amacıyla önlemler almak ve olabildiğince dikkat etmek önemlidir.Yaşanılan ortam mutlaka güvenli bir hale getirilmelidir.
Elektrikli aletlerden ve yanıcı maddelerden uzak kalmasını
sağlamak gerekir.Meraklı olması nedeniyle her şeyi karıştırır ve
koltuklara,yüksek yerlere tırmanmaktan çok hoşlanır.
2 yaşa doğru çocuk, artık koşabilir, yardımla da olsa
merdivenleri çıkabilir; izin verildiğinde yemeğini kendi başına yiyebilecek
bedensel ve fiziksel olgunluğa ulaşmıştır.
Çocukların psikososyal gelişim aşamalarına bakıldığında 1,5
ile 3 yaş arası önemli bir dönüm noktasıdır.Ama özellikle 2 yaş sihirli bir
dönemdir.Çocuk bu yaşta bağımsız hareket edebilen bir birey olmanın dışında
sözel olarak da kendini ifade edebilmeye başlamıştır.Zihinsel işlevleri de çok
hızla gelişmektedir.Başkalarından farklı olduğunun bilincine varmıştır.Aile
içindeki öneminin ve değerinin de farkındadır.
Bu dönemde her şeyi soran ve araştıran çocuk öğrenme
çabasının en üst noktasındadır. Gördüklerini, duyduklarını hafızasına kaydeder,
herkesi taklit eder; kendisine söylenen basit emirleri anlar ve kendisinden
istenenleri yapabilir.Bu yaş çocuğuyla konuşmak zihinsel gelişimi açısından çok
önemlidir. Sorduğu sorulara doğru ve açık yanıtlar vermek ve merakını gidermek
gerekir.
Zihinsel ve fiziksel olarak bu gelişim aşamalarını yaşayan çocuk, kişilik ve huy özelliklerinin ilk ip uçlarını vermeye bu dönemde başlar.2 yaş önemli bir yaştır çünkü aileler açısından en zorlayıcı davranış biçimlerinden biri yani inat bu yaşta ortaya çıkar.Bu nedenle bu dönem “inat çağı” olarak bilinir. Daha önceden elinden tutarak her yere götürdüğünüz küçük çocuğunuz artık olur olmaz inatlaşmaya herşeyi reddetmeye ve tepki göstermeye başlamıştır. Küçük çocuğunuza söz geçirmek neredeyse imkansızdır.Artık kendisinin farklı bir birey olduğunu, başkalarından bağımsız hareket edebildiğini fark eden çocuğunuz aslında ‘ben farklıyım, kendi duygu,düşünce ve isteklerim var’ demektedir.Her şeye hayır derken, bu hayır’ın etkisini gördüğü an, sürekli kullanma yolunu seçer.Bilindiği gibi inat eden çocuk, ikna edilmeye çalışılırken aslında dikkatleri de üzerinde toplamayı başarmaktadır.
Çocuk, bu inat dönemine girdiğinde her şeye hayır demeye
başlamıştır ve bu da aileler açısında zor bir dönemdir.Bunun geçici bir dönem
olduğu, doğru davranış kalıpları uygulandığında 4 – 5 yaş civarı sona ereceği
bilinmelidir.Bu dönemde çocukla inatlaşmak, hiçbir yarar sağlamayacağı
gibi işleri daha da zorlaştırabilir.
Aile ortamında geçerli olan disiplin kuralları ne ise aynı
şekilde devam edilmeli, ancak çocuk üzerinde zorlayıcı olunmamalıdır.İnat eden
çocuk aynı zamanda hırçınlaşabilir ve kendini yerden yere atarak ciddi öfke nöbetleri geçirebilir.Böyle
zamanlarda ebeveynlerin tutumu çok önemlidir.Bu öfke nöbetlerinin geçmesini
beklemek ve çocuğun üzerine düşmemek ilk çözüm önerisidir.
Aslında amaç, inatlaşmanın öfke nöbetleri haline gelmeden
çözümlenmesi olmalıdır.Ebeveynlerin sıklıkla yaptığı yanlışlardan biri, inat
eden çocuğun istediğini yapmaktır.Böylelikle çocuk, ağlayarak, inat ederek,
hırçınlaşarak istediğini elde ettiğini görecek ve her zaman, her koşulda bunu
bir davranış kalıbı olarak sergileyecektir.
Oysa, öncelikle inat eden çocukla konuşmak, onu ikna etmeye
çalışmak ve dikkatini başka yerlere çekmek etkili bir yöntemdir. İnat eden
çocuğun birincil amacı annesinin ya da bulunduğu ortamdaki insanların dikkatini
kendi üzerinde toplamaktır. Tutturmaya başlayan çocukla konuşmak ona “ benim
için değerlisin, sana önem veriyorum” demektir. Ancak bazen, çocuğun inadını
kırmak ve onu sakinleştirmek mümkün olmaz.Bu durumda çocukla tartışmak veya
azarlayarak, kızıp bağırarak birşeyleri kabul ettirmeye çalışmak yarar
sağlamaz.Belki sadece o an için korkarak susar ya da çok daha şiddetli ve ciddi
tepkiler verir.Öfke patlamaları yaşayan çocukla konuşmaya çalışmak boşa çaba
harcamaktan öteye gitmez.Böyle gergin anlarda susmak ve mümkünse çocuğu güvenli
bir ortamda yalnız bırakmak en iyi çözümdür.Ağlayan ve inat eden çocuğa onu
anladığınızı ama bu ağlamanın ve tepinmenin yararı olmadığını söylemek ve
sakinleştiğinde oturup konuşalım demek çok etkilidir.Böylece çocuk, bu
davranışlarının sizi etkilemediğini ve isteklerini bu şekilde yaptıramayacağını
görecektir.Bunları söylerken çok kararlı ve sakin olmak gerekir.Gerçekten de
durum normale döndüğünde yani çocuk sakinleştiğinde onunla konuşmalı ve ortak
bir çözüm yolu bulmalısınız.Konuşurken ‘ben’ dilini kullanmak, ‘böyle bağırıp
ağladığında, ne istediğini anlamıyorum ama konuşunca ne güzel anlaşıyoruz’
demek doğru davranış kalıpları oluşturmasında teşvik edici olacaktır.Her
çatışma ve inatlaşmada aynı kararlı ve tutarlı tavrı göstermek temel
kuraldır.Ebeveynlerin tutumunun çocuğun gelecekteki davranış ve kişilik
özelliklerini belirleyeceği unutulmamalıdır.
Çocuklar bitmek tükenmek bilmeyen bir merakla her konuda
soru sorarlar.Her şeyin nedenlerini öğrenmek isterler.Bu nedenlerin doğru
açıklanması inatlaşma ve çatışmaları engellemek açısından çok önemlidir.
Genel olarak bakıldığında pek çok sorunda olduğu gibi
çocukla konuşmak,ona önem vermek sorunu daha sorun haline gelmeden çözecek
sihirli noktadır.Kendisine açıklama yapılan çocuk önemli ve değerli olduğunu
fark edeceği için daha ılımlı ve uyumlu davranacağını söylemek mümkündür.
Küçük çocuklar ve inat üzerine yapılan araştırmalarda;
ailesi içinde önem ve değer gören,söyledikleri dinlenen ve kendileriyle
konuşulan çocukların sosyal uyumlarının, böyle bir eğitim tarzı benimsemeyen
ailelere oranla çok yüksek olduğu görülmüş.
Bu çocuklar yetişkin olduklarında da gerek eğitimdeki
başarılarıyla,gerek toplumsal uyumlarıyla göz dolduran çocuklar oluyorlar.Aynı
zamanda arkadaş ilişkilerinde mutlu ve doyumlu oldukları gibi başkalarıyla
empati kurma becerileri de oldukça yüksek oluyor.
Ancak aileler inat eden çocuğa kızmanın ya da onu susturup sindirmenin inadı kırmaya yeterli olduğu gibi çok yanlış bir kanıya sahipler,çünkü pek çok aile çocuktur gözüyle bakıyor ve durumu ciddiye almıyor.Aslında doğru davranılırsa gerçekten de ciddi bir davranış bozukluğu değildir.Sadece döneme özgü bir sosyalleşme çabasıdır.Ama ebeveyn tutumları bu inatlaşmanın ve hırçınlığın kalıcı mı yoksa döneme özgü bir geçiş mi olduğunu belirleyecektir.
Ayrıca çocuğun her söylediğine ve istediğine hayır demek
aynı davranışı size karşı geliştirmesine de zemin hazırlamak
demektir.Çocukların özellikle bu yaşlarda çok iyi taklit ettiklerini,modelleme
yapma yeteneklerinin çok gelişmiş olduğunu unutmamak gerekir.Bunun yerine,
çocuğa seçenekler sunmak daha akıllıca bir çözüm olur.Yemek yememek için inat
eden bir çocuğa, zorla yemek yedirmeye çalışmak çocuğun yemeğe her
oturulduğunda tekrar zorlanacağını düşünmesine ve aç olsa bile yemeği reddetmesine yol
açacaktır.
Oysa, yemeğini yemek istemeyen çocuğa seçenek sunarak ‘önce
hangisinden yemek istersin’ demek çok etkilidir ve bu aslında ‘bu yemekleri
yemek zorundasın ama hangisini önce yiyeceğine sen karar ver’ demenin başka bir
yoludur.
Ebeveynlerin isteklerini yaptırmak konusunda biraz
yaratıcılıklarını kullanmaları gerekir.Çünkü çocuklar yaratıcıdır ve en olmadık
anlarda en olmadık isteklerde bulunabilirler ve aileleri şaşırtabilirler.Bu
durumda çocukla düz cümlelerle konuşmak yerine farklı bakış açıları geliştirmek
ve biraz onun yaşına inerek onun gözüyle onun penceresinden bakmak hem çocukla
iletişimi kolaylaştırır hem de çok eğlenceli bir oyun haline gelebilir.Çocuğu, konu ne olursa olsun ikna etmek için geçerli
nedenlerin olması gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki çocuklar, bir robot gibi sadece
ebeveynlerin istediklerini yapmak zorunda değillerdir.Onun sizden bağımsız ve
farklı bir birey olduğunu önce siz kabul etmelisiniz.
Sizin her söylediğinizi yapmasını ya da yapmamasını beklemek aslında geçici olan bu inatlaşmaların kalıcı bir davranış bozukluğu olarak yerleşmesine yol açabilir.Tüm bunların dışında çocukla inatlaşmanın ve çatışmaların daha sorun oluşmadan önce önüne geçmenin çok etkili bir yöntemi daha vardır.
Bu ‘Kazan-Kazan’ kuralı olarak bilinir.Burada amaç her iki tarafın da mutlu olacağı ve kazançlı çıkacağı bir çözüm üretmektir.Örneğin mevsime uygun olmayan bir kıyafet giymek için inat eden çocuğa hayır diyerek kestirip atmak onu daha da sinirlendireceği gibi durum hiçbir anlaşma yolunu kabul etmemesiyle sonuçlanır. Oysa yaşı ne kadar küçük olursa olsun çocuğun söylenilen her şeyi anladığını bilerek kısa ve tane tane anlatarak açıklamak inanılmaz bir etki yapar:Diyelim ki uzun kollu bir giysi giymek için ısrar ediyorsa ona terleyeceğini ama aynı renkte başka birkaç kıyafet arasından istediğini seçeceğini söylemek yararlı sonuç verir.Dikkati diğerlerine yöneleceği için konu fazla büyümeden çözüme kavuşur.Aynı şekilde öfke nöbetleri yaşayan çocukla konuşmaya çalışmak yarar sağlamayacağı için dikkatini başka bir yere çekmek iyi bir yöntemdir.
Bilindiği gibi çocuklar genellikle toplum içindeyken bazı
şeyler için tuttururlar ve ısrar ederler.Çünkü bilirler ki annenin ilgisi başka
yerlerdeyken istediklerini yaptırabilirler.Bu davranışın temelinde de aynı şey
yatar; çocukla konuşmamak.Oysa nerede olursa olsun onunla konuşmak ve açıklama
yapmak,çocuğa kendisiyle ilgilenildiğini hissettireceği için önemlidir.Temel kural konuşmak ve sabırlı olmaktır.
Çocuklar çabuk unutur ve kin tutmazlar.O nedenle yaşadıkları
öfke nöbetleri de üzerinde fazla durulmazsa kısa sürede biter.Ancak
ebeveynlerin tutumu bu sürecin kolayca atlatılmasında en önemli etkendir.Her koşulda aynı kararlılığı göstermek
şarttır.Duruma göre davranmak ya da günü kurtarmak için her seferinde farklı
bir tutum sergilemek çocuk açısından karmaşalara yol açar.Böyle bir tutum
sonucu bir daha asla çocukla anlaşma zemini bulamazsınız,çünkü küçük çocuğunuz
sizin davranış tutumunuzu keşfetmiştir ve bunu her yerde kullanma tavrını
sürdürecektir.Hayırlar asla hayır olarak kabul edilmeyecek ve çocuk giderek
daha fazla hırçınlaşacak,kendini yerden yere atarak isteklerini yaptırmak için
ciddi öfke patlamaları yaşayacaktır.İş bu noktaya gelmeden biraz çaba ve sabırla
bu dönem kolaylıkla atlatılabilir.
Bilinmelidir ki çocuğun
birey olarak sosyalleştiğinin bir göstergesi bu inatlaşmalardır ve
ebeveynlerinden alacağı tepki gelecekteki kişiliğinde derin izler bırakır.
Çocuk açısından model çok önemlidir ve öncelikle örnek
alacağı modeller aile bireyleridir.Eğer inat ettiğinde isteklerini kolaylıkla
yaptırabildiğini görüyorsa bunu alışkanlık haline getirmesi
kaçınılmazdır.Yetişkin haline geldiğinde de karşısındaki insanlarla
ilişkilerinde çatışmacı ve uzlaşmaz bir tutum benimseyecektir.Ya da her
inatlaştığında sürekli hayırlarla engellenen , sindirilen ve daha baştan
tartışmayı kaybeden tarafsa ilerideki yaşamında da çabuk
vazgeçen,kararsız,kolayca başkalarının etkisi altında kalabilen bir birey
olacaktır.
2 – 2.5 yaş sıralarında ortaya çıkan bu olumsuzluk dönemi çatışmalara
meydan vermeden atlatılabilirse çocuğun uyumlu ve uzlaşmacı olmaması için bir
neden yoktur.
Çocuğun yaşı dikkate alınmalı ve her durumda mutlaka
konuşulmalıdır.Kendisiyle konuşulan,düşüncelerine saygı duyulan çocuklar bu
bebeklikten ilk çocukluğa geçiş dönemlerini sorunsuz bir biçimde yaşamakta ve
ileride de uzlaşmacı,ılımlı,çevresindekilerle empati kurabilen yetişkinler
olmaktadırlar.
Ebeveynler açısından bu dönemler gerçekten yorucu ve
yıpratıcıdır.Artık büyüdü dediğiniz bir
anda farklı davranış biçimleri geliştirmesi doğaldır.Bütün bunların
aslında onun kişiliğini oluşturan yapıtaşlarının sivri köşeleri olduğunu
bilerek rahat olmalısınız,bu sivrilikler zamanla törpülenecektir..Yeter ki siz
sağlam bir davranış ve tutum belirlemiş olun.
Zor ve yorucu olmasına karşın eğer isteyerek sahip olunmuş bir çocuksa onu yetiştirmek zevkli ve eğlenceli bir oyundur aynı zamanda.Hayatın her döneminde farklı davranışlarla ve kişilik özellikleriyle karşılaşarak şaşırabilirsiniz.Çocuklar yaptıklarının ne anlama geldiğini bilerek yapmazlar,onlar açısından sadece istekleri vardır.Her şeyi oyunla öğrenirler ve birey olma becerisini de bu oyunlarla kazanırlar.
Ebeveynler de iyi birer oyuncu olmak zorundadırlar.Çocukta 2 yaş civarı başlayan bu inatlaşmalar 4- 5 yaş civarı biter ancak bu sefer ‘bebekliğe geri dönüş’ gibi başka davranışlar gelişir.Çocuk yetiştirmek demek her yaş ve dönemde farklı gelişim evreleriyle karşılaşmak demektir.Bunlar da gelişimin doğasının bir parçasıdır. Konuyu Çin’lilerin güzel bir sözüyle bitirelim:
Emeğinin karşılığını 1 yıl sonra almak istiyorsan buğday ek,
Emeğinin karşılığını 7 yıl sonra almak istiyorsan ağaç dik,
Emeğinin karşılığını 30 yıl sonra almak istiyorsan çocuk yetiştir.
[2012-11-07]
Bundan bir on yıl kadar önce sosyal paylaşım ağları hayatımızın bu kadar içinde değilken, ya da biz sosyal ağların içine henüz ...
Henüz küçüklerken kıyamadığımız, aman ayakta kalmasın, aman yorulmasın, aman üzülmesin diye koruyup kolladığımız, uğrunda kendimizi kul köle ettiğimiz o çocuklar büyüdüler ...
Hayat zor olabilir, hayat herkes için zaman zaman zorlaşabilir. Olumsuz olaylar da yaşanabilir. Yine de yaşamak gerek, tüm olumsuzluklara inat. Kendimize ...
Kadına yönelik şiddeti önleme konusunda hala bebek adımlarının atıldığı ülkemizde, göz göre göre ölüme giden kadınları nasıl koruyacağımızı konuşmak yerine, bir ...