ANA SAYFA » MAKALELER » GÜNCEL YAZILAR » SAĞLIKLI OLMAK, ZAYIF OLMAK DEMEK Mİ?
Sağlıklı olmak demek zayıf olmak demek mi ya da her zayıf olan aynı zamanda sağlıklı olan birey mi? Çok karmaşık bir soru gibi gelebilir ama dikkat ettiyseniz son zamanlarda yine kilo vermek ve zayıf olmak sağlıklı olmanın en önemli belirtisiymiş gibi sunulmaya başladı. Yine bütün kadınlar sıfır beden olurlarsa güzel olacaklarmış gibi, yine zayıf olmanın en beğenilen özellik olduğu vurgusu yapılan reklamlar ve haberler izlemeye başladık. Oysa zayıf olmaktan ya da kilolu olmaktan daha önemli bir sorunumuz var: Yeme bozuklukları!
Ve bu sorun o kadar büyük ki, zayıf görünmek ya da hızla kilo vermek adına insanlar yeme davranışlarını ve beslenme alışkanlıklarını bozuyor, zararlı içerikleri olan bir takım takviyeler kullanıyor, sağlıklarından oldukları yetmiyormuş gibi, canlarından da oluyor ve hayatlarını kaybediyorlar.
Özellikle gençler arasında hızla yaygınlaşan yeme bozuklukları yakın gelecekte de bu konunun en önemli sorunlarımızdan biri olacağını gösteriyor. Bu konuda defalarca yazmış bir insan olarak tekrar yazmak istedim ve bu defa sevgili diyetisyen arkadaşım Didem Kanca Üstay’dan da fikirlerini paylaşmasını rica ettim. O da sağ olsun beni kırmadı ve yaşadığı bir vakadan yola çıkarak hem görüşlerini hem de tavsiyelerini yazdı. Buyurun önce Didem Hanım’ın yazdıkları:
12-13 yaşlarında tam ergenliğe yeni geçiş yapmış ya da yapmakta olan tıkınırcasına yeme bozukluğu (binge eating) yaşayan bir genç kızın annesi benden yardım istedi. Durumun beni aştığını ve bu konuda uzmanlaşmış bir psikologdan yardım almasını tavsiye ettim. Bundan önce kızcağızı diyetisyene götürmüşler bir iki ay diyete uyup kilo vermiş sonra katlanarak daha fazlasını almış.
Bir gün annesine diyor ki “Anne, ben son beş senedir acıktığımı fark etmedim.” Sürekli yeme halinde olduğundan açlığını bile fark etmemiş. Kilosu 100lerin bayağı üstünde... Annenin anlatımına göre; genç kızın reflüsü var ve bazen yediklerini bu yüzden kusuyor. O anda bu durumun reflüden değil psikolojik sorunlardan kaynaklandığını düşündüm ve ve anneye bu durumun ‘Blumia Nervoza(kusarak yediklerini zorla çıkarma) olabileceğini söyledim ama anne. “Hayır, benim kızım da öyle bir şey yok. Hakikaten reflüden” diyerek karşı çıktı.. Nitekim daha sonra psikoloğuyla konuştuğumda Blumia başlangıcı olduğunu öğrendim.
Üç aydır doktoruna devam eden bu genç kız henüz diyetisyene başlamadı çünkü sonuçta ilk olarak zihninde oluşan sorunun ve yemeğe olan bakış açısının çözülmesi gerekir. Bir süre sonra aile beni aradı ve doktor takibi işe yaramıyor mu acaba diye sordu. Oysa bu yeme atakları bir iki günlük bir sorun değil ki bir iki günde çözülsün. Uzun süreçlerin birikimi.
Ailenin bir yakını ünlü modacı Karl Lagerfeld’in kilo verme hikayesini okumuş. Lagerfeld yediklerini çiğneyip sonra tükürüyormuş. Böylelikle de çok rahat kilo verdim diyormuş. Kızımızın doktoru bize neden bu yöntemi önermiyor diye bana sordular. İnsan ne diyeceğini bilemiyor. Öncelikle bu da bir yeme bozukluğudur ve bir dergide haber olarak yer alması bile çok yanlış. Bu tarz haberi yapan kişileri de etik bulmadığımı belirtmeliyim.
Aileye ilk sorduğum soru şu oldu: “Son üç ayda kızınızın kilo vermesi ya da alması durdu mu? Kilo sabitlendi mi?” ‘’Evet hiç kilo almadı hatta 1kg verdi.’’dediler.
İnsanlar şunu fark etmeliler; sürekli kilo alan ve kilosuyla boğuşan insanların ilk etapta kilo almalarını durdurmaları bile çok büyük bir başarıdır. İkinci etapta ise ancak yemekle ilgili olan psikolojik rahatsızlığı çözdüklerinde sağlıklı yemeyi yaşam tarzlarına haline getirebilirler.
Bu genç kızı yazın zayıflama merkezine götürmek istediklerinde psikolog izin vermemiş.
Çok haklı çünkü asıl ihtiyaç kilo vermek değil, psikolojik destek. Zira zayıflama merkezinde kilo verip geldiğinde psikolojik olarak düzelmediğinden yeme atakları tekrar başlayacak çünkü kendini yemekten yoksun hissedecek. Bir şeyin alt nedenlerini çözmeden geçici çözümler işe yaramadığı gibi kişilerde daha fazla soruna yola açabiliyor. Çevresel baskı ve faktörler de maalesef kişilerdeki yeme ataklarını daha fazla tetikleyebiliyor. Bariyatrik cerrahi (mide küçültme) ameliyatlarından sonra bazı insanların tekrar kilo almaya başlamalarının sebebi de budur. Esas olarak neden fazla yemek yedikleriyle ilgili sorun çözülmedikçe bu hayatlarında her daim büyük bir sorun olarak yer alacaktır. O nedenle kilo sorunu yaşayan bireylerin bu sorunlarının altında yatan nedenleri bulmak için psikolojik destek almaları çok önemlidir. Böyle vakalarla karşılaşıldığında diyetisyenlerin “biz bu işi hemen hallederiz” demeden önce bu konuda uzmanlaşmış bir psikolog yardımına başvurmalarını öneriyorum. Genel olarak bir başka önerim ve beklentim okullarda yeme bozuklukları üzerinde eğitimlerin verilmesidir. Hatta bu konuyla ilgili en az iki ders olmalıdır.
Örneğin; “obezite / yeme bozuklukları psikolojisi” adı altında okullara dersler konulabilir ve dönüşümlü veya eş zamanlı olarak bir psikolog ve bir diyetisyen eğitim verebilir. Öğrenciler zannediyor ki her kilolu insana sadece diyet yoluyla yardımcı olabilirler. Açıkçası ben de öyle sanıyordum ama seneler içinde danışanları gördükçe psikolojik faktörlerin ne kadar etkili olduğunu bir kez daha fark ettim. Biz diyetisyenler yeme bozukluğunu hissettiğimiz anda kişileri aynı zamanda psikolojik danışmanlık almaları konusunda yönlendirmeliyiz. Bazı durumlarda eşzamanlı el ele yol alabiliriz, bazı zamanlarda bir müddet bekledikten sonra yola birlikte danışanlarımızla devam edebiliriz. Çünkü insan psikolojisi fizyolojiden ayrı düşünülemez. Psikoloji fizyolojiyi etkiler, fizyoloji psikolojiyi.
Bu noktada sözü Serap Duygulu’ya bırakıyorum:
Yeme Bozuklukları bireylerin fiziksel olarak içine düştükleri bir kısır döngüdür ve psikolojik yönü olan bir rahatsızlıktır. Kendi kendine aşmak çok zordur.
Diyetisyen klasik anlamda bir zayıflatma uzmanı değil, sağlıklı beslenme uzmanıdır. İster zayıf, ister kilolu olalım öncelikle sağlıklı beslenmeyi öğrenmek zorundayız. Kaldı ki kilo kavramı kişiden kişiye göre değişir ve sağlıklı olmanın göstergesi tartıda ekrandaki rakamlardan çok daha fazlasıdır. Kişi kendisi için en uygun beslenme şeklini bir diyetisyene danışarak oluşturabilir ve bu şekilde varsa sağlık sorunlarının artmasının önüne geçebilir veya tamamen ortadan kaldırılmasını sağlayabilir. Bireylerin ailesinde bazı hastalıklar varsa aynı hastalıklara yatkınlığı olduğu düşünülür. Ancak sağlıklı beslenme bilinciyle bu hastalıkların ortaya çıkmasının önüne geçilebilir. O nedenle sağlıklı beslenme için diyetisyene başvurmak ve özellikle yeme bozukluklarıyla ilgili sorunlarda bir psikolog yardımı almak pek çok sorunu ortadan kaldırması bakımından son derece önemlidir.
[2021-01-13]
Okulların yaz tatiline girmesiyle birlikte çocuklarda tatil heyecanı başlar ve bu zaman diliminde ebeveynler tatilde çocuklarıyla nasıl kaliteli vakit geçireceklerini kara ...
Sizin boş vaktiniz mi var,yoksa boşa geçirdiğiniz vaktiniz mi? Günü 24 saat olarak dolu dolu yaşayanlardan mısınız,yoksa hep aynı şeyleri yaparak,hep aynı ...
Özellikle savaş, kıtlık, ekonomik kriz, afetler ve salgın gibi olağan dışı durumlar bireylerde travmatik etkiler yaratır ve insanlar yaşanılan olayların ağırlığı ...
Mutluluk her insanın peşinde koştuğu, hatta ömrünü adadığı bir duygu durumu, bir iyi hissetme hali aslında. Mutluluk bulunabilen bir şey mi, ...