ANA SAYFA » MAKALELER » ANNE & BABA » SOSYAL MEDYA VE HAYATLARIMIZ
Hayatımızı tamamen kontrol altına alan bir sosyal medya çılgınlığı varken neredeyse bütün anne babaların en önemli sorunu artık çocuklarının ders yapmaması değil, ellerinden bir türlü bırakmadıkları telefonlar ve tabletler haline geldi.
Evet bu bir sorundur artık. Hep birlikte içine düştüğümüz bir girdap gibi hayatlarımızı içine çekiyor. Sadece çocuklar mı? Biz yetişkinler de sosyal medya denilen sanal bir dünyanın tutkunları haline geldik. Son zamanlarda bu sosyal medya üzerine epeyce yazı yazıp görüşlerimi paylaşıyorum. Buradan da yazayım istedim. Belki kendi yüzümüze bir ayna tutmuş olurum.
Sosyal Medya Bağımlılığı adıyla neredeyse birçok insanın üzerine kafa yorduğu, yazıp çizdiği yeni bir sorunumuz var artık. Ben bu bağımlılık kısmı konusunda biraz farklı düşünüyorum. Sosyal Medya denilen bir gerçek var ve bütün ilişkilerimizi artık bu sosyal medya üzerinden yaşıyor ve paylaşımlarda bulunuyoruz. Okuma yazma bilmeyen küçücük çocuklar bile birbirine çiçek böcek mesaj göndermeyi, fotoğraf çekip paylaşmayı biliyor. Anne babalar da ne kadar zeki bir çocuk sahibi olduklarını düşünerek mutlu oluyorlar.
Sonrasında yaşlar biraz büyüyüp çocuklar okula başladığında bu Sosyal Medya kısmı can sıkmaya başlıyor. Çünkü okula başlayana kadar çocukların bilgisayarlarla ve telefonlarla olan ilişkisi anne ve babanın çocuğu oyalama, yemek yedirme, bulunulan yerde çocuğu sabitleyip oturtma, hatta ebeveynlerin kafasını dinleme aracıyken, okul başlayınca işin içine akademik başarı kaygısı giriyor ve her şey değişiyor.
Anne babalara göre çocuklar artık sosyal medya kullanımına sınırlar getirmeli, bütün zamanlarında ödev yapmalı, ders çalışmalı, Allah muhafaza bir saniye dahi vakti kalsa test çözmeli. Ama muhakkak sosyal medyadan uzak kalmalı, muhakkak hep ve durdurulamaz bir şekilde ders yapmalı. Ama olmuyor çocukları telefonlardan ve tabletlerden uzak tutmak ve o ders masasına oturtmak bir türlü mümkün olmuyor, olamıyor.
Peki o anne babalar bu bağımlılıkta bizim payımız nedir diye hiç sorguluyorlar mı? Muhtemelen hayır!
Oysa her şey, yeter ki yemek yesin diye o telefonu çocuğunuzun eline verdiğiniz ilk gün başladı. Ya da ortalığı karıştırmasın, şurada yanımda otursun, oyalansın diye o tableti ilk verdiğinizde. Onunla konuşmak, anlattıklarını dinlemek yerine aman, sussun da kafamı dinleyeyim dediğinizde. O zaman verdiğinizi bugün geri alamazsınız. Yerine bir şey koymanız lazım. Boşlukları doldurmanız lazım. Önce kendi elinizdeki tabletleri ve telefonları bırakmanız, çocuklarınızla tekrar konuşmaya başlamanız lazım. Gözünüzü ekranlardan kaldırıp yavrunuzun gözüne bakmanız lazım.
Kabul edelim ki bilgisayarlar artık hayatımıza girdi ve buradan geri dönüş yok. Tüm işlemler artık internet üzerinden yapılıyor. Herkes bir tık ötenizde. En sevdiğiniz insanlara isimlerinin başına bir @ işareti koyarak ulaşabiliyorsunuz. Yerinizden kalkmadan alışveriş yapabiliyor, bir evi baştanbaşa döşeyebiliyorsunuz. Hayatı bu kadar kolaylaştıran bir sistemi yok sayamayız. Saymamalıyız da zaten. Ancak biz bu interneti ve sosyal medyayı o kadar sevdik ki, sosyal hayatlarımızı yok saydık, birbirimizi yok saydık. Oysa birbirimize lazımız. Birlikte bütünüz ve birlikte toplumuz. Bu kadar bireysel hayatlar, bu kadar tek başınalıklar yorucu. Kopuyoruz birbirimizden gittikçe. Birlikte bir şeyler yapabilme becerimizi ve mutluluğunu daha fazla yitirmeden farkına varma zamanı. Neyin farkına varmak derseniz, hatırlatmak isterim:
‘Sosyal Medya Bağımlılığı yoktur.
Sosyal medya ile doldurulmaya çalışan yaşamsal boşluklar vardır.’’
Şimdi zaman, o boşlukları bulup birbirimizle doldurma zamanı. İlk adımı ailece bir aradayken telefonları ve tabletleri bir kenara bırakarak atabiliriz. Sohbete tekrar başlayarak, birbirimize günü anlatarak, konuşarak birbirimize dönme zamanı.
Hadi o zaman, kolay gelsin şimdiden…
[2016-01-04]
Unutmayın; hakaret, küfür, bağırmak, aşağılamak, parasız bırakmak, çocuk yapmaya zorlanmak, istemediğiniz ortamlarda bulundurulmak, özgürlüğünüzün kısıtlanması, yok sayılmak, görmezden gelinmek ŞİDDETTİR!
Sizin boş vaktiniz mi var,yoksa boşa geçirdiğiniz vaktiniz mi? Günü 24 saat olarak dolu dolu yaşayanlardan mısınız,yoksa hep aynı şeyleri yaparak,hep aynı ...
Yunus Emre’nin ‘Yaratılanı hoş gör, Yaratandan ötürü’ dediği gibi; hoş görmek gerek, Birbirimizi daha çok sevmek, daha çok anlamak gerek. Bunu ...
Seçimler bitti, siyasi arenaya çıkanlar ya hayal ettiklerine kavuştular ve seçildiler ya da seçilemedikleri için hayal kırıklığı yaşıyorlar. Seçilenler artık kendisine oy ...