Yıllar geçip,yaşlar 50-60 olunca önce aynada fark edilir değişiklikler.Önceleri çok önemsenmeyen,bir iki düzeltmeyle göze batmayan hafif değişimler olarak görülür aynaya yansıyanlar.Fiziksel değişikliklere yılların yorgunluğu,hatta bazen kırgınlığı eşlik etmeye başladığında ise ister istemez psikolojik değişimler de ortaya çıkar.
Özellikle çocuklar büyümüş,hatta evlenip onlar da kendi çocuklarını büyütme telaşına düşmüşlerse,modern hayatın en büyük sorunlarından zamansızlık gelir musallat olur başımıza.Çocuklar artık eskisi kadar sık gelemez olurlar,hafta sonu bile ya çocukların kursları,ya dersleri ya da başka bazı sorunları vardır ve aile bir türlü bir araya toplanamaz.Bütün bunlara bir de eşlerden birinin hastalığı ya da vefatı eklenirse durum iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya başlar.Sıklıkla duyduğumuz yaşlılık psikolojisi gelir hayatımızın ortaya yerine yerleşiverir.
Oysa yaşlılık olarak adlandırılan kavram bile hala net değildir.Ülkelerin gelişmişliğiyle orantılı olarak her kültürün kendi yaşlanma sınırları vardır.Örneğin dünya tarihinde henüz sanayileşmenin oluşmadığı zamanlarda ortalama insan ömrü 40-50 iken bugün bu oran 70-80 yaş civarına yükselmiştir.Ancak burada da ülkelerin az gelişmiş ya da gelişmiş olmasına göre değişen rakamlardır bunlar.Az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde ortalama ömür,50-60 iken gelişmiş ülkelerde 90’lara ulaşmıştır.Bu yaş dilimleri de gösteriyor ki, yaşanılan hayatın kalitesi ve kişinin hayattan beklentilerini gerçekleştirebilme düzeyi, yaşayacağı ömrü de bir anlamda belirliyor.Genetik olarak bize biçilmiş bir hayat süreci var ve bu sürecin işleyişi bizim hayatla alışverişimize bağlı.Eğer sağlıklı,keyifli ve dolu dolu bir hayat yaşıyorsak, yaşayacağımız hayatın kalitesi ve süresi artıyor.Ama mutsuz,sıkıntılı ve hayal kırıklıkları yaşayarak geçirmişsek yılları,hayatımızın kalitesi ve ömrümüz azalıyor.
Aslında hayatımızı doğrudan etkileyen ve bizim ilerleyen yıllarda ne yaşayacağımızı belirleyen, bağımlı ya da bağımsız yaşam biçimimiz.
Bir anlamda kendimiz için neler yaptığımız,kendimize olan güvenimiz,kendimizi ne kadar geliştirdiğimiz ve dolayısıyla başka hayatlarda ne gibi farklar yaratabildiğimiz, yaşlılık olarak tanımlanan dönemdeki tutumlarımızı etkiliyor.
Son yıllarda farkındaysanız,’yaş almak’ terimi çıktı ‘yaşlanmak’ yerine kullanılan.Çünkü yaşlanmak maalesef olumsuz bir takım anlamlar yüklenerek kullanılıyor ve sanki yaşlanınca artık yapacak bir şey kalmamış gibi düşünülüyor. Oysa en büyük yanlış budur,doğduğumuz andan itibaren yaşlanıyor olduğumuzu unutuyoruz.O nedenle yaşlanmak yerine, yaş almak deyimini kullanmak daha doğru.
Çok anlamlı bir söz vardır:Yaşlanmak bir ayrıcalıktır,derler.Yaşlanmak eskilerin deyimiyle ‘Yaşı kemale erememiş’ insanlara bir borçtur.Yaşlanıyorsanız hakkını vereceksiniz.Yaşanmış yılları boşa yaşamayacak, boşa yaşamadığınızı da göstereceksiniz.O nedenle yaşamak dediğimiz eylemi hakkını vererek gerçekleştireceksiniz.Bunu nasıl yapacağız,diye merak edenlerimiz varsa,yanıt çok basit.
Hayatı, başka insanlara bağımlı yaşamayacağız.Çocuklarımıza, eşimize ve işimize bağımlı bir hayat sürmek,kendimiz olamamak demektir.Oysa bütün kimliklerimizin beslendiği asıl yer kendi benliğimizdir.O benliği yok etmeden, hayatın her anında farklı uğraşlar edinerek bir hayat sürdürmek gerek.Bunu bize öğreten bir kurum ya da okul yok maalesef.Gelişmiş olan ülkeler bunu verebiliyorlar insanlarına.Birey olmayı,sosyal olmayı,kendisine güven duymayı öğretip,destekliyorlar insanları.İlerleyen yıllarda kendi çocuklarına ya da yakınlarına muhtaç duruma düşürmeyecek bir hayat standardı sunuyorlar.Bizim insanlarımızı belki de en çok sıkıntıya düşüren nokta burası.Kendine yetmeyi başarabilsek, yaşlılık denilen dönemde aslında geçmişte yaşadığımız yılların anılarıyla dolu keyifli bir ömür sürdürebileceğiz.
Yaşlılık kişinin kendisini nasıl hissettiğiyle ilgili biraz da.Henüz kırklı yıllarını yaşayan bir insan,hayattan el etek çekip kendisini yaşlanmış olarak görebilirken, yaşı yetmişlerde olmasına rağmen hala hayatı dolu dolu yaşayan ve her anın keyfini çıkaran bir insan pek ala genç kalabilir.Dolayısıyla yaşlılık ve yalnızlık psikolojisi için kesin bir yaş diliminden söz etmek mümkün değil.Yaşımız kaç olursa olsun gelecekteki yıllarda kendimizi yalnız ve işe yaramaz hissetmek istemiyorsak yapılacak pek çok şey var:
• Sosyal yardım derneklerinde görev almak,gönüllü bazı çalışmalarda bulunmak.
• Bazı dernek, vakıf vb gibi kuruluşlarda sorumluluk alarak bizden daha az şanslı insanlara yardımcı olmak.
• Kimsesizler bakım evi ya da çocuk esirgeme kurumu gibi yerlerde gönüllü anne olmak,bakım ve yardım hizmetlerinde bulunmak.
• Mutlaka kişisel uğraşlar edinmek.Örneğin resim veya yemek kurslarına gitmek.
• Özellikle hafızayı geliştirerek,unutkanlığın önüne geçmek amacıyla yabancı dil öğrenmek,bilgisayar kurslarına devam etmek.
• Doktorlara danışarak bir takım sportif faaliyetlerde bulunmak.Örneğin tenise başlamak,yüzmek,düzenli egzersiz yapmak.
• Bir müzik etkinliğinde bulunmak.Müzik aleti çalmayı öğrenmek ya da bir müzik eserini seslendirmek için kursa katılmak.
• Bol bol kitap okumak,merak ettiğiniz konularla ilgili olarak araştırmalar yapmak,yazılar yazmak.
• Küçük turlara,kültürel gezilere katılmak.Bu konuda bir grup oluşturup gezileri organize etmek.
Bu tip etkinliklerde bulunmak hem bireysel olarak çevreyle olan ilişkilerimizi geliştirecek hem de kendimizi dinlemekten,yalnız olduğumuzu düşünmekten kurtaracaktır.
Aslında yaşın ilerlemiş olması,azalan sorunlar demektir.Artık büyütülmesi gereken çocuklar yoktur,sınavlar yoktur, bitirilmesi gereken okullar,sabahın köründe kalkılıp gidilmesi gereken işler yoktur.Daha fazla hayat, daha fazla yaşanacak şey var demektir.O hayatın içine karışmazsak, kendimizi dinlemekten dolayı ortaya çıkacak hastalıklar,sorunlar ve bize bakan boş duvarlar vardır.
Kısacası yaşlılık, hayata bağlılıkla, hayattan bezmişlik arasındaki kesin çizgidir.Hayattan bıkmış,bezmişseniz bunun yaşla ilgisi yoktur.Hayata bağlıysanız ve hayatı getirdiği her şeyle beraber seviyorsanız daha yapacak çok işiniz,yaşayacak çok keyifli yıllarınız vardır.
Biraz farklılık katarak daha çok keyif alabilirsiniz.
[2013-04-22]