Kadınlar arasındaki ilişkiye bakıldığında kadınların birbirleriyle olan ilişkisi çok ilginç boyutlar içeriyor. Kadınlar için diğer kadınlar hep bir rakip konumunda.
Özellikle çocukluktan başlayarak rakip olarak kendi hemcinslerini görüyorlar. Giyimlerine gösterdikleri özen veya toplumsal rollerinde gelmek istedikleri nokta bile çocukluktan yetiştiriliş biçimiyle de doğru orantılı olarak diğer kadınlara yönelik mesajlarla dolu.
Daha güzel olmak, daha iyi giyinmek, daha iyi işlerde çalışmak, daha doğru bir insanla beraber olmak. İşler bazen istenildiği gibi gelişmediğinde ya da olmasını istediğimiz biçimiyle bir görüntü sunmak için zaman zaman yalana da başvurulabiliyor.
Kadınların birbirine karşı söyledikleri yalanın temelinde onay almak, beğenilmek var. Aslında patolojik bir yalan değilse yani hastalıklı bir yalan söylemekten bahsetmiyorsak bütün yalanların altında yatan en önemli sebep de bu.
Taktir edilmek, kabul görmek ya da bir durumu ya da olayı olduğundan farklı göstermek. Bu sebeplerle söylenen yalanın kişisel yetersizlik duygusunu örtmek için ciddi bir perde olduğunu göz önünde bulundurmak gerek.
Buna özgüven duygusundaki eksiklik ya da hasar diyebiliriz.
Kadınların birbirilerine yalan söylemelerinin altında yatan sebepler bunlar olmakla beraber bir diğer önemli sebep eleştirilere karşı tahammülsüzlüktür. Aslında bu tahammülsüzlük birçoğumuzda var.
Eleştirilere karşı açık değiliz. Eleştiriye açık olmak demek elbette herkesin hakkımızda olumsuz yorumlarını kabul etmek ya da hoş görmek demek değil.
Arada çok ince bir çizgi var. Ancak eleştirilmek demek aynı zamanda onaylanmamak, kabul görmemek anlamına geldiği için hemen tepki veriyoruz.
Eleştiriyi yapanla aramıza ister istemez bir sınır koyuyor, alınıp kırılıyoruz. Bütün bunların sebebi de eleştiriyi çok kişisel olarak almaktan kaynaklanıyor. Doğrudan kişiliğimize yönelik bir tehdit olarak algılıyoruz.
Oysa gelişmiş bir özgüven duygusuna sahip olan bireyler iki tür tepki veriyor.
İlki; eleştiriyi tarafsızca, objektif olarak değerlendirmeye çalışıyor. Eleştirinin haklı yönlerini dikkate alıyor, ya da çok önemsemiyor ve ilişkilerini bozmuyor.
İkincisi ise, eleştirinin haklı yönleri olsa da durumu çok kişiselleştirmeden insanların farklı düşüncede olabileceğini göz önünde bulundurarak hiç üstünde durmuyor. Alınıp kırılmıyor.
Eleştiriyle başa çıkmak için önce varsa eğer alınganlık ve mükemmeliyetçilik duygularıyla baş etmek gerekir. Zira eleştiriye en tahammülsüz kişiler aşırı alıngan ve mükemmeliyetçi bireyler arasından çıkıyor.
Eleştirinin kimden geldiği de çok önemli. Yakınlarımızdan gelen eleştiri bazen sert olsa da doğru tespitler içerebilir. ‘Dost acı söyler’ diye bir sözümüz var bizim. Söylenenleri kendimize olan güvenimizi yok etmek amacıyla değil, bizi daha iyiye ve doğruya ulaştıracak bir araç olarak görmeye çalışmak ve olabildiğince soğukkanlı değerlendirmek gerek.
[2015-05-15]
Çevremizde yaşanan her türlü olumsuzlukta insan olarak tepki gösteriyoruz. Bize ne oldu, neden bu kadar duyarsızlaştık diyoruz. Bazen isyan ediyor, artık ...
Borderline kişilik bozukluğunda,kişinin kendisine ait kimlik duygusunda, ilişkilerinde, duygusal tepkilerinde devamlı bir dengesizlik yaşadığını görüyoruz.Bireyin toplumsal, mesleki ve cinsel kimliğinde derin ...
Yaşlılık, hayattan el etek çekmek demek değildir. Yaşlılık yaş almaktır sadece. Yaşadıklarına yeni deneyimler ve yeni yıllar eklemektir. Hayattan vazgeçmek ruhun ...
İntihar dediğimiz olay, içe dönük saldırganlık olarak bilinir. Yani kişinin kendisine yönelik saldırganlığıdır. Her yaş düzeyinde, her cinsiyette karşılaşılabilen bir durumdur. ...