Artık şubat ayına girdik. Bu ayın en önemli kutlaması malum 14 şubat sevgililer günü olarak biliniyor. Evli ya da bekar, sevgilisi olan hemen herkesin içi kıpır kıpır. Yılda bir kez 14 Şubatta kutlanan Sevgililer Günü için hediye seçmeleri ve hediye beklentileri başladı. TV reklamları bile bütün tanıtımlar bu güne özel yapılıyor. Peki ama nedir bu Sevgililer Günü, nereden çıkmış böyle bir günü kutlamak hiç düşündünüz mü?
Olay aslında Roma Katolik Kilisesine kadar gidiyor ve Valentine isimli bir din adamını anmak üzere kurgulanan bir bayram gününden kaynaklanıyor. Bu nedenle de Sevgililer Günü olarak bildiğimiz 14 Şubat birçok ülkede Aziz Valentin günü olarak kutlanıyor.
İşin bir diğer ilginç tarafı Valentine isminin bazı kültürlerde ‘hoşlanılan kişi, sevgili’ anlamına geliyor olması.
Özellikle günümüzde neredeyse aynı güne denk gelen pek çok kutlama yapılıyor.
Anneler Günü’nden Dünya Kadınlar Günü’ne, Engelliler Günü’nden Öğretmenler Günü’ne kadar gerçekten anlamlı günler olduğu kadar, ‘ bu da kutlanacak bir gün mü?’ dedirten birçok anma ve kutlama günü var. Bazı özel insanları ve olayları anmak, anılarını gündemde tutmak ve gelecek kuşaklara aktarmak gerçekten önemli. Bazı günlerin bazı insanların ne kadar özel ve önemli olduğunu anlamamız için ayrıca önem taşıdığını kabul etmek gerek.
Ancak neredeyse tüm önemli günlerin ortak bir noktası var, o da hediye almak. Birbirimize önem ve değer verdiğimizi anlatmanın en kolay ve mutluluk verici yollarından birinin hediyeleşmek olduğu kesin. Özellikle alanı da vereni de mutlu eden tarafları olduğu düşünülünce doğrudan mutluluk hormonlarımızı harekete geçiren bu eylemin en fazla kazanan tarafı da bu günlere özel hediyeler üreten ve satan firmalar oluyor. En basit hediyeleşme yolu ise birbirine kart yazıp göndermek.
Örneğin 14 Şubat Sevgililer Günü için tüm dünyada 1 milyar civarında kart gönderildiği tahmin edilmektedir. Bu özel günlerin dünya üzerinde ülke ekonomilerine hareket ve canlılık getirdiği de bir gerçek. Günlere ve kutlamalara karşı olabilirsiniz ama hayatın bir de gerçekleri var. Ülke ekonomileri zaman zaman kendilerini harekete geçirecek dinamiklere ihtiyaç duyarlar. Bu tür hediyeleşmeler ve özel günler kendi kültürlerini ve ekonomik modellerini oluşturuyorlar. Popüler Kültür başlığı altında bütün bunları sınıflandırabiliriz.
Olayın ekonomik boyutunu bir kenara bırakıp, kültürel ve manevi özelliklerine bakarsak bu ayın en özel günü olan Sevgililer Günü için sizin planlarınız nedir?
Sevgilinize, eşinize, beraber olduğunuz insana kendisini özel hissettirebiliyor musunuz? Klasik deyimle, ‘ben duyguların sadece bir güne sığdırılmasına ve kalıplaşmış özel günlere karşıyım.’ Diyenlerden de olabilirsiniz. Düşünceniz ve inancınız ne olursa olsun, sevgi gerçekten de hiçbir kalıba ve güne sığmayacak kadar anlamlı olmalı. Sorun o zaman kendinize, sadece bir güne sığdırmayı hafife aldığımız bu özel duyguları nasıl hissettiriyorsunuz sevdiğiniz insana? Sadece aldığınız hediye, o hediyeye ayırdığınız para, yaptığınız masraf mı belirleyecek sevginizin büyüklüğünü? Yoksa sevdiğiniz insanın hayatınızdaki yeri, onun hayatındaki yeriniz mi?.
Sizce de aşk ya da diğer deyişle sevginiz; ona hitap edişiniz, yardımınız, desteğiniz, adını söyleyişiniz, saçı başı dağınıkken, ter kokarken bile ona aşkla bakışınız, çok öfkeliyken bile onu kırma korkunuz, sizden farklı düşünmesine rağmen saygı duyuşunuz olabilir mi?
Hediye almak işkence haline gelmeden sadece bir dokunuşla, bir öpücükle, bir sarılmayla, bir gülümsemeyle, bir sesle, bir mesajla, bir çiçekle ‘Benim için çok önemlisin, benim için çok özelsin’ diyebilmek mi?
Kaç yıldır beraber olursanız olun, sevgi hep yenilenmeye ihtiyaç duyar. Tüketilen pek çok şeye rağmen, hep yeniden var edilmelidir.
Sevgililer Günü gelmeden bazı şeyleri gözden geçirmekte fayda var.
Birlikte olunan anlar azalmaya başlamışsa, sevgi sözcükleri daha az söylenir olmuşsa, tatlı sohbetler artık kısalıyorsa, el ele tutuşmak rafa kalktıysa, bir araya gelindiğinde sadece sorunlardan konuşuluyorsa biraz nefes vermek lazım ilişkiye. Biraz toparlanmak, iyileştirmek, soluk aldırmak, harekete geçmek zamanı gelmiştir. ‘Ben onu seviyorum zaten, söylemeye gerek yok, hareketlerimden anlaması lazım’ lar yetmiyor artık. Hareket kadar söze de ihtiyaç var, övgüye de ihtiyaç var, başkalarına gösterdiğiniz özenin kat kat fazlasına, dokunmaya, dokunulmaya, kocaman sarılmalara ihtiyaç var. ‘Bizden geçti artık’ değil, ‘bizim için her an önemli’ demeye ihtiyaç var.
Aşkın yaşı yoktur, aşkın zamanı yoktur, aşkın ömrü yoktur.
Aşkın birbirini seven iki kişiye ihtiyacı vardır.
Sevgililer gününüz kutlu olsun…
[2017-06-14]
Tatil Sonrası Sendromu, özellikle son yıllarda birçok insanın yaşadığı bir sorun olarak dikkat çekiyor. Tatil köyleri ve her şey dahil sistemiyle sunulan ...
Aslında bütün dünya kıskanç da diyebiliriz.Doğduğumuz anda öyle bir dünyaya gözlerimizi açıyoruz ki hayatın kendisi bile rekabet üzerine kurulmuş.
Günlük hayatta çok sık duyduğumuz depresyon modern çağın içinde her yönüyle yer almaya çalışan insanların yaşadığı bir duygu durum bozukluğudur.
Kadın; anne olarak çocuğunun hayatını, eş olarak kocasının hayatını, evlat ve kardeş olarak ailesinin hayatını, çalışan olarak iş hayatını organize ederken, ...