Stresin hep ne kadar olumsuz bir duygu durumu olduğunu öğrendik. Hep bir an önce kurtulunması gerektiğine şartlandık.Oysa Stres dediğimiz şey, doğru yönetilebilirse pek çok alanda bize avantaj sağlayan bir duygu olabilir.Özellikle stresin zekayla ilişkisi gerçekten incelenmeye değer.Zekanın ilk başlardaki kısır tanımı yerini varoluşçu zeka tanımına bırakmış durumda.Buna göre; kişi kendisini hayatta karşılaşabileceği olaylara ve durumlara karşı savunabiliyorsa, sorunları çözebiliyor ve olumsuz durumlarla başa çıkabiliyorsa zekidir.
Bu kuramdan yola çıktığımızda görüyoruz ki stres de günlük hayatta sıklıkla karşı karşıya kaldığımız bir duygu durumudur ve stresle başa çıkabilmek de belli bir zeka kapasitesini gerektirir.
Zekayı kullanmadığımız,çözümler üretmekten uzaklaştığımız yani stresle yüzleşmekten kaçındığımız her an stresin zeka kapasitemizi engellediği hatta bozduğu biliniyor.Yüksek ve sürekli stresler,strese karşı savunma sistemlerimizi de durduruyor.Dolayısıyla ciddi bir stres durumunda fiziksel,ruhsal ve sosyal olarak zayıf düşüyoruz.Birey olarak strese verdiğimiz tepki,aslında bir tür uyum ifadesidir.Zeka tanımlarında da yer alan en vurucu ifade ‘ yeni durumlara,olaylara ve uyaranlara uyum gösterebilme becerisi’dir.Yani karşılaşılan olaylara ve durumlara karşı verdiğimiz tepkidir.Bir diğer ifadeyle,zeka akılcı davranışlar geliştiren,başa çıkma stratejileri oluşturan bir sistemler bütünüdür.
İngiltere’de yayınlanan The Times gazetesinin haberine göre,stres çocuklar için yararlı bir duygu durumu ve onların hayata hazırlanmalarına yardımcı oluyor.Çocuklar için hayatlarında karşılaştıkları stresli durumlar, onları ilerideki yaşamlarına daha iyi hazırlıyor ve karşılaştıkları sorunları çözmeleri konusunda daha güçlü olmalarını sağlıyor.Bu anlayışa göre de çocukların hayatını kolaylaştırmaya yönelik aşırı koruyucu ebeveyn tutumları son derece yanlış,bu tutum onları korumaktan çok olaylara ve durumlara karşı hazırlıksız yakalanmalarına yol açabiliyor.
Her davranışları onaylanan ve takdir gören çocuklar kendi hayat deneyimlerini oluşturmakta yetersiz kalabiliyorlar.Kendi kendilerine karşılaştıkları sorunu çözme konusunu başaramayan çocuklar,ailelerinin verdiği yanlış motivasyonla ve onların hayatı kolaylaştıran abartılı destekleriyle gereksiz bir öz güven duygusuyla yetişiyorlar.Bu şekilde yetişmiş çocuklar ‘Öz güven Jenerasyonu’ yani ‘Öz güven Kuşağı’ olarak tanımlanıyor.Bu tip bir öz güvenin sahte bir duygu olduğu,çocukların gereksiz yerlerde ciddi tehlikelerle karşılaşabileceği belirtiliyor.Zira kendi kendilerine kazanamadıkları bir başarı ve öz güven duygusuyla hareket etmek, çocukların olayların getirecekleri riskleri doğru hesaplayamadan yetişmeleri ve gözü kara olarak her olaya atılmaları anlamına geliyor.
Amerika’da bulunan San Diego Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada 1982 ve 2006 yılları arasında 16 bin öğrenci inceleniyor.Araştırma kapsamında ‘ ben dünyayı yönetsem dünya daha iyi bir yer olurdu’ diyen çocukların son yirmi yılda %30 oranında artmış olduğu sonucuna ulaşılıyor.Aynı araştırmaya göre 1950 yılındaki gençlerin sadece %12’sinin aklından geçen ‘ben önemli biriyim’ düşüncesi 1980 yılındaki gençlerin %80’i tarafından paylaşılıyor.
Bütün bunlara bakıldığında stresin ve stresli durumlarla başa çıkma mücadelesinin ciddi yararları var:
New York Buffalo Üniversitesi’nin yaptığı araştırmaya göre stres, kortizol hormonu salgılanmasını artırarak öğrenmeyi kolaylaştırıyor.Hafizayı güçlendiriyor.
Amerika Baltimore’daki Johns Hopkins Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre hafif stres yaşayan kadınların dünyaya getirdikleri bebekler normalden daha fazla gelişmiş olarak doğuyorlar ve dil becerileri daha gelişmiş oluyor.
Stanford Üniversite’sinin yaptığı araştırmaya göre, stres bağışıklık sistemini güçlendiriyor ve stres arttığında vücudun enfeksiyonla mücadelede daha başarılı olduğu görülüyor.
Teksas Üniversitesi’nin araştırmasına göre,stres, salgılanan Oksitosin hormonunu artırıyor.Bu da kişinin korktuğu zaman yakınındaki kişiye kendisini daha yakın hissettiğini gösteriyor.
Northumbria Üniversitesi’nden doktorlar,stres eksikliğinin kişinin kendisini boşlukta hissetmesine yol açabildiğini söylüyorlar.
Hayatlarında sürekli bir işle meşgul olan insanların, stres azaldığında kendilerini kötü hissettiklerini belirtiyorlar.
Stres,hep vurguladığımız gibi dozu iyi ayarlanması koşuluyla vücudumuz için ‘’olmazsa olmaz’’ bir duygu durumudur.
Stresle başa çıkmak konusunu ve stresin türlerini de bir sonraki yazıda yazacağım. O zamana kadar stressiz günler dilerim.
[2013-09-17]