Teknolojinin ve özellikle de sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle pek çok şey değişti. Özellikle de yeni nesil, yani çocuklarımız küçük yaştan itibaren çok aktif bir şekilde kullanıyorlar. Kimi zaman hayatımızı kolaylaştırsa da, var olan tehlikeleri de göz önünde bulundurmamız ve bu konuda çocuklarımızı her zaman uyarmamız gerekir
Son günlerde adını sıkça duyduğumuz bir oyun var: ‘Pokemon Go’ Teknolojinin hayatımıza girişiyle beraber sanal dünya kendi eğlence ve oyun kültürünü de oluşturmuş durumda. Sanal dünya olarak bahsetsek de teknoloji, sanal dünyayı gerçek dünyayla neredeyse birebir örtüştüren farklı araçlarla karşımıza çıkıyor.
Son zamanlarda, çocukların birbirlerine uyguladıkları taciz ve akran zorbalığıyla sıkça karşılaşıyoruz ne yazık ki. Hem çocukların, hem öğretmenlerin hem de velilerin bu konuda çok dikkatli olmaları gerekiyor. Tacizin ve şiddetin fark edilmediği veya fark edilip zamanında müdahale edilmediği durumlarda ilerleyen zamanlarda ciddi psikolojik sorunlara yol açabildiğini bir kez daha hatırlatmak isterim..
Son yıllarda yetiştirdiğimiz çocuklarda ve ebeveynlerinde inanılmaz bir değişim yaşanıyor. Çocuklar hızla büyüyor, küçük kadınlar ve küçük adamlara dönüşüyor.
Ergenlik ilkokul yaşlarına indi, 8-9 yaşındaki çocuklar erken ergenlik dediğimiz biyolojik ve psikolojik bir evrim geçiriyorlar. Bedenleri büyürken, psikolojileri hazırlıksız yakalanıyor.
Biz yetişkinler de çok hazırlıksızız bu beklenmedik değişim ve gelişime.
Geldiğimiz nokta iyi eğitimli çocuklardan çok, vicdanlı çocuklar eksiğimiz olduğunu gösteriyor. Kitaplarda yazılanları kelimesi kelimesine ezberlemiş bireyleri, sınavlarda sıfır hata ile başarılı olan gençleri nasıl yetiştireceğimizi değil, çevresine, topluma, yaşayan her canlıya saygı ve sevgi duyan insanları neden yetiştirmediğimizi sorgulamamız gereken günlerdeyiz.
Çocukların ilk eğitim yeri ailedir. Aile olmak çocukları kendi istediğimiz gibi bir birey haline getirmek değil, çocuğun kişiliğine ve eğilimlerine göre eğitmek, yetiştirmek demektir.
Çocukların fotoğraflarının herkese açık olarak paylaşılması aynı zamanda kötü niyetli kişilerin kullanımına açılması anlamına da geliyor. Zaman zaman bu konuda yaşanan olumsuz olaylara ve mağdur olanların yaşadıklarına tanık oluyoruz.
Çocuklarımıza olan tutumlarımızda, eski kuşaklara göre bazı değişiklikler olduğunun hepimiz farkındayız. Yetiştirildiğimiz şekilde çocuklarımızı yetiştirmiyoruz, anne ve babalarımızın rollerinden uzaklaşıp yeni roller edinmeye başladık.
Bu durumun gerekçesi olarak, çağın gereksinimlerini, teknolojik gelişmeleri, yeniliklerle büyüyen bir nesli gösterebiliriz.
Çocuk yetiştirmek anne baba olmanın en önemli sorumluluğu. Binbir hevesle, hayalle ve umutla dünyaya getirdiğiniz çocuğunuzun iyi bir insan olması, vicdan sahibi olması, kendi ayakları üzerinde durması o kadar önemli ki. Vermek istediğimiz bütün insani özelliklerin ve değerlerin çocuk tarafından içselleştirilip, hayatına uygulanabilir olması çocuğun kişiliği, çevre şartları ve bizim yetiştirme tutumlarımızla doğru orantılı.
Ev, bireylerin kendilerini en rahat hissettikleri ve sosyal hayattan tamamen bağımsız bir ortamdır. Bu ortamı birlikte paylaştığımız kişiler de aynı şekilde hayatımızda büyük önem taşıyan, duygusal bağ oluşturduğumuz bireylerdir. Dolayısıyla bir eve haciz gelmesi kişiler üzerinde korku, kaygı, üzüntü, öfke gibi olumsuz duygular yaratabilir ve bu süreç sağlıklı bir biçimde atlatılamazsa travmatik boyutlara ulaşabilir.
Sıklıkla kullandığımız içe kapanıklık, çekingenlik ve içe dönüklük kelimeleri aslında birbirine çok yakın tanımlar ama ince sınırlarla ayrılan anlamları var.
Birbirimizi tanımlarken ya da kişilik özelliklerimizi ifade ederken genellikle bu tanımlamaları kullanıyoruz ancak genellikle olumsuz anlamlar yüklüyoruz.
O nedenle kelimeleri ve anlamlarını netleştirmek gerekiyor.
Okullar açılıp çocuklar okula başladıktan sonra en büyük stresi anne babaların ama en fazla annelerin yaşadıklarını görüyoruz. İnanılmaz bir ödev stresi başlıyor ailelerde. Her anne baba kendine göre haklı sebepler öne sürse de öğretmenler ellerinden geleni yapmaya çalışsa da aslında tenis topu gibi oradan oraya savrulanların minicik çocuklarımız olduğu hep gözden kaçıyor.
Evliliklerde çocuk, evliliği zenginleştiren bir unsurdur ancak maalesef hala sorunlu giden evlilikleri kurtarmak üzere bir can simidi gibi görüldüğünü vurgulamak isterim. Oysa çocuk sorunsuz evliliklerde bile evliliği, getirdiği sorumlulukla ciddi bir sorunlar odağı haline getirebilir.
Dünyada ve ülkemizde boşanan çiftlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Boşanma sebebi ‘şiddetli geçimsizlik’ olarak ifade edilse de; internet ve sosyal medyanın getirdiği kişisel sorunlar, aile içi şiddet, ekonomik yetersizlik, cinsel sorunlar, güvensizlik, tahammülsüzlük, romantizmin azalması gibi modern hayata ait etkileri de görebiliyoruz.
Çocuk istismarı bir çocuğun bir yetişkin ya da diğer bir çocuk tarafından fiziksel, cinsel, ruhsal tacize uğraması, rızası olmadan baskıya maruz kalmasıdır.
Özellikle de cinsel istismar, ne yazık ki ülkemizde ve dünyada büyük bir oranda görülüyor.
Okullarda sık sık karşılaştığımız bir sorun olan akran zorbalığı, aynı ya da yakın yaşlarda olan çocukların birbirlerine uyguladığı fiziksel, sözel, cinsel ve duygusal olmak üzere farklı türlerde görülür. Çocukların diğer çocuklara baskı uygulayarak tehditkar ya da tacizkar davranışlarda bulunmaları bu zorbalığı tanımlayan temel davranışları oluşturur.
Sigara, bilindiği gibi toplum içinde en kolay ulaşılan, en kolay bağımlılık yaratan ve aleni ya da gizli pek çok insanın kullandığı, günümüzün en tehlikeli alışkanlıklarından biri.
Hepimiz sigara bağımlılığının ne kadar tehlikeli olduğunu ve pek çok hastalığın doğrudan sebebi olduğunu biliriz ama bu bilgi bile sigaraya olan bağımlılığı sona erdirmeye yetmez. Birçok yetişkin sigara kullanımına devam ederek sadece kendisine değil, çevreye de zarar verdiğini nedense görmezden gelir.
Erken ergenlik derken, modern hayatın değişmesiyle birlikte çocuklarda ergenliğin ortalama 6-7 yaşlarına kadar indiği bir dönemden bahsettiğimizi vurgulamakta fayda var. Erken ergenlikte genellikle etkili olan hormonal sorunlardır ve bununla birlikte oluşan fiziksel değişimler, psikolojik belirtileri de beraberinde getiriyor.
Gençlerin özellikle ergenlik döneminde meraklı ve dışa dönük bir yapı sergilediklerini biliyoruz. Bu yaşlar aynı zamanda 'çete çağı' olarak bilinir ve çocukların tehlikelere de en açık oldukları dönemdir.
Bu yaş dilimlerinde, hem özenmelerinden, hem de yazılı ve görsel medyadaki olumsuz örneklerden etkilendikleri bir dönemden geçtiklerini ve madde bağımlılıklarına yöneldiklerini göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Son dönemlerde artan canlı bomba eylemlerinde, eylemcilerin nasıl bir ruh haline sahip oldukları ve bu süreçteki psikolojik durumları herkes tarafından merak edilen bir konu. Bir insanın nasıl olup da kendi canından ve sevdiklerinden vazgeçebildiğini anlamak birçoğumuz için çok zor.