Cerrahi operasyonlar genellikle yalnızca tıbbi açıdan düşünülse de, bu konunun psikolojik boyutları da unutulmamalıdır. Fizyolojik iyileşmenin tam olarak sağlanabilmesi için psikolojik iyilik ve zindelik de gereklidir. İki durum beraber yürütüldüğünde iyileşme süreci de kolaylaşır ve hızlanır.
Sosyal medya hayatımıza girdiğinden beri, neredeyse her anımızı sosyal paylaşım ağlarında paylaşıyoruz. İnsanlar birçok anısını arkadaş çevresiyle paylaşarak sosyalleşiyorlar.
Sosyal Medya dediğimiz alan olumlu ve olumsuz yönleriyle hala pek çok açıdan bilinmezliklerle dolu. Biz yetişkinler için bile güvenlik açısından birçok tehlike varken durum çocuklar açısından daha tehlikeli bir hal aldı.
Son zamanlarda yazılı ve görsel medyada sıklıkla cinsel taciz, çocukların cinsel istismarı ve pedofili haberleri yer almaya başladı. Bu haberleri ne yazık ki güncel haberler kadar olağan karşılamaya başladık ki asıl korkutucu olan da budur. Bu konuda bilinçlenmek ve çocuklarımızı koruyabilmek adına önemli noktaları tekrar hatırlamak gerekir düşüncesindeyim.
Yaşananların hepimizi çok olumsuz etkilediği bir gerçek. Çünkü bir terör ve savaş durumunda insanlardaki en temel duygu olan güven duygusu sarsılır. Kişiler hem bireysel olarak hem de toplumun bir parçası olarak bulundukları yere ait olma duygularını kaybederler.
Nihayet yaz mevsiminin ilk ayı Haziran geldi. Yoğun tempoyla geçen okul dönemini sonlandırırken, önümüzdeki üç buçuk ayın en verimli şekilde geçmesi için neler yapabileceğimiz konusunda önemli noktalara değinmekte fayda var.
Çocuklar okulların kapanmasını dört gözle beklerken, anne babaların da tatil öncesi sağlıklı bir plan yapması gerekli. Çünkü günümüz şartlarında çocukların gün geçtikçe değişen davranışlarını şekillendirmek ailelerin elinde. İşte yaz tatili de bu değişimi ve gelişimi olumlu yönde desteklemek açısından önemli bir zaman dilimi.
Doğanın ve yaratıcının kadınlara en muhteşem hediyesi bir can dünyaya getirme yeteneğini vermiş olmasıdır. Kadınların güdü olarak mı yoksa sonradan öğrenerek mi anne olmayı benimsedikleri hala tartışıladursun, kadınlar anne olduktan sonra gerçekten değişiyorlar. Bir kadın için ‘çocuktan önce’ ve ‘çocuktan sonra’ olarak tanımlayabileceğimiz süreçler arasında inanılmaz keskin ayrımlar var.
Eylül ayıyla birlikte, hem çocukların hem de ebeveynlerin okul telaşı başladı. Bu dönemde okulların eğitimiyle ilgili endişeler, çocukların uyum sorunu yaşamalarına dair kaygılar, maddi ve manevi sorumluluklar artabiliyor.
Öncelikle okula başlayacak olan çocukları iki ayrı grupta incelemek gerekli. Birincisi; daha önceden anaokuluna gitmiş ve okul konusunda tecrübeli olan çocuklar, diğeri de ailesinden ilk kez ayrılacak ve okula gidecek olan çocuklar.
Dünya Emzirme Haftası, anne sütünün ve emzirmenin önemini ve bu konudaki farkındalığı artırmak için 1-7 Ekim tarihleri arasında birçok ülkede kutlanır. Anne sütünün ve emzirmenin korunması, desteklenmesi, yaygınlaştırılması için programlar ve halk eğitimleri yapılır.
Günümüzde hayat şartlarının getirisiyle, çalışan anneler yoğunlukta. Bazı aileler küçük yaşta kreş/anaokulu eğitimine başlayarak, bazı aileler eve bir yardımcı alarak, bazıları da aile büyüklerini devreye sokarak çocuklarının sağlıklı büyümesi ve gelişmesi için çaba harcıyor. Bu yazımda son zamanlarda sıkça karşılaştığımız, anneanne ya da babaannesinin eviyle kendi evi arasında uyum problemi yaşayan çocuklardan ve bu konuda ailelerin izlemesi gereken yollardan bahsetmek istiyorum.
Aile içinde ortaya çıkan iletişim sorunlarının belki de en önemlisi sağlıklı oluşturulamamış anne baba ve çocuk ilişkisidir. Böyle ailelerde kurallar net değildir hatta duruma ve keyfiyete göre değişir.
Çocuklar alışveriş merkezlerinin mermer ve taş zemininde değil, doğal zeminde, toprakta, çimende koşup oynamalılar.
Büyüme çağındaki çocukların eklem yerlerindeki dokular uyarılmaya ihtiyaç duyarlar.
Çocuklarla aynı odayı paylaşmanın gelişimlerine zarar verdiği şeklinde kesin bir yargıda bulunmak çok doğru olmaz. Ancak, aynı odayı paylaşmak da gelişim süreçleri açısından yararlı değildir.
Okulun amacı çocuklara sadece akademik eğitim vermek değildir. Öncelikle çocuklarımızın sağlığı ve okuldaki güvenliği önemlidir. Güvenliğini sağlayamadığınız çocuğa akademik olarak bir şey veremezsiniz.
Anne babalar olarak çocuklarımızı büyütürken en doğru, en sağlıklı olanı yapmaya çalışıyoruz. Ancak bazen ne kadar yanlış tutumlarımız olduğunu gözden kaçırıyoruz ya da umursamaz davranabiliyoruz.
Ergenlik, bilindiği gibi çocukluktan büyümeye geçiş sürecidir. Çocuklar bu süreçte hem fiziksel hem de bilişsel olarak genç erişkinliğe adım atarlar ve biyolojik olarak da olgunlaşmaya başlarlar.
Sanal zorbalıkta sadece kişiyi hedef alan bir saldırıdan çok aileyi ve yakınları hedef alan tehditler de olabiliyor. Gençler içine düştükleri durumu kolaylıkla ailelerine açıklayamıyorlar, onların zarar görecekleri korkusundan dolayı korkunç bir kısırdöngü yaşayarak, kendi hayatlarından vazgeçmeye kadar varan olumsuz sonuçlara yönelebiliyorlar.
Pek çok anne baba çocuğu doğduğu andan itibaren ona bir kimlik belirler ve bu kimliğe uygun yetiştirmeye çabalar. Oysa çocuğun doğumla beraber getirdiği bir de kendi kişiliği vardır.
Gençlerin özellikle ergenlik döneminde meraklı ve dışa dönük bir yapı sergilediklerini biliyoruz. Bu yaşlar aynı zamanda 'çete çağı' olarak bilinir ve çocukların tehlikelere de en açık oldukları dönemdir.
Disiplin kuralları da tıpkı diğer kurallarda olduğu gibi çocuğun özellikleri dikkate alınarak belirlenmelidir. Bazı kişilik özellikleri kontrol dışıdır ve uygulamaya çalıştığınız bütün eğitimleri etkisiz bırakabilir.
Sevilen ve saygı gören bir çocuk yetiştirmek için ona sevildiğini ve saygı duyulduğunu hissettirmek gerekir. Çevresiyle sağlıklı iletişim kurabilen bir çocuk istiyorsak bizim de çocuğumuzla ilişkimizin sağlıklı olması gerekir.