Deri ve sinir sistemini birlikte etkileyen hastalıklar arasında en yaygın görülen hastalık kısaca NF olarak tanımlanıyor ve çok yaygın olarak görülen iki tipi bulunuyor.
İster anne olalım, ister evlat, doğursak da doğurmasak da bütün kadınlar anneyiz. Anneliği annemizden biliriz. Onlar bizim ilk öğretmenlerimiz, ilk aşklarımız, hayat yolunda rehberlerimiz. Onlar olmadan biraz eksiğiz, acemiyiz.
İnsanlara siz hangi ötekisiniz diye sormak yerine, bence yine kendi geçmişimize dönme vaktidir. Çok değerli düşünürleri, şairleri, yazarları, halk ozanlarını doğurup büyütmüş bu topraklarda onların bize bıraktıklarını tekrar hatırlama vaktidir.
Gündemi çok hızla değişen güzel ülkemizde sürekli yeni gündemler oluşuyor. Gündem sıkıntısı çekmiyoruz ama asıl önemli bir noktayı gözden kaçırıyoruz. Konu ya da gündem ne olursa olsun iletişimle ilgili büyük bir sorun yaşıyoruz: Konuşamıyoruz!
Şiddetin geçmişi çok eskiye dayanıyor ancak akran zorbalığı konusu 20 yıllık bir geçmişe sahip. Daha doğrusu zorbalık olarak nitelenmesi önemli bir konu olarak 4 öğrencinin intihar etmesiyle ilk defa Norveç'te gündeme geldi.
Hayatımıza girdiği andan itibaren sözlü iletişim adına bildiğimiz her şeyi yeni baştan belirleyen aletler, mobil telefonlar, yani cep telefonları, onca kolaylığın yanında kendi açmazlarını da getirmiş bulunuyor.
Her nimetin bir külfeti vardır derler. Teknoloji hayatımıza girdiğinden beri hayatlarımız kolaylaştı belki ama, olumsuz bazı etkileri de ortaya çıkmaya başladı. Gün geçmiyor ki, teknolojik bir aletin insan sağlığı için yeni zararları gündemi meşgul etmesin.
Bir kadın öldürüldüğünde sadece bir kadın ölmüş olmuyor. O annenin yavruları, çocukları da ölüyor biliyor musunuz?
Unutmayın; hakaret, küfür, bağırmak, aşağılamak, parasız bırakmak, çocuk yapmaya zorlanmak, istemediğiniz ortamlarda bulundurulmak, özgürlüğünüzün kısıtlanması, yok sayılmak, görmezden gelinmek ŞİDDETTİR!
Yazmayayım dedim. Acıyı çoğaltmaktan korktum ama olmadı.
20 yaşındaki üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'ın vahşice öldürülmüş olmasına tepkimi yazıya dökmeden yapamadım.
İntihar dediğimiz olay, içe dönük saldırganlık olarak bilinir. Yani kişinin kendisine yönelik saldırganlığıdır. Her yaş düzeyinde, her cinsiyette karşılaşılabilen bir durumdur. İntihar eyleminde bireyin genellikle depresif bir duygu durumu yaşadığı, ciddi bazı psikolojik sorunları olduğu düşünülür.
Artık hiçbir çocuğu, genci veya yetişkini sağlık hizmetlerinin yetersizliğinden, ilik bankamızın uygun vericileri olmadığından ya da başka herhangi bir imkansızlıktan dolayı kaybetmeyelim. Göz göre göre kaybettiğimiz değil, el birliğiyle sağlığına kavuşturduğumuz insanlarımız olsun.
Her yıl, Mevlana’nın ölüm yıl dönümü olan 17 Aralık tarihlerine denk gelen haftalarda yapılan ve Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri olarak isimlendirilen törenler, halk arasında "Şeb-i Arus" olarak bilinmektedir.
Bunca kötü olaya rağmen siz yine de umudunuzu kaybetmeyin. Çocuklarınızı iyi yetiştirdiğinize inanıyorsanız, insan, hayvan ve doğa sevgisi verebildiyseniz, çevresine saygılı, başkalarının haklarına özen gösteren bir birey yapabildiyseniz asla umudunuzu kesmeyin.
Yapılan son araştırmalar gösteriyor ki, bir eylemi, bir şeyi hayal ettiğimizde beynimiz bu konuyla ilgili bir bölümü de harekete geçiriyor. Bu nedenle hayal etme kısmı çok önemli, zira bu yöntem özellikle felçli hastaların fizik tedavi uygulamalarında, sporcuların yarışma öncesi hazırlıklarında olumlu sonuç almak amacıyla kullanılan bir teknik.
Şu anda, siz bu satırları okurken de birileri hayata ‘merhaba’ diyor, birileri veda ediyor. Birileri gülerken birileri gözyaşı döküyor. Bazıları kavuşurken bazıları ayrılıyor. Buna hayat diyoruz ve hayatın döngüsü bizi bir yerlere savuruyor, dağıtıyor.
Ağır travmalar sonrası evini, işini, yakınlarını kaybedenler Travma Sonrası Stres Bozukluğu(TSSB) diye bilinen bir duygu durumu yaşarlar. Buna bağlı olarak da bazı tepkiler verirler.
Soma’da yaşanan felaket hepimizi derinden yaraladı. Maden ocakları, çalışma koşulları ve yer altında var olan bir dünya olması sebebiyle biz yer üstündekiler için zaten hep bilinmezlerle doluydu.
Hemen her gün ekranlarda gördüğümüz çöpten ekmek arayanlar da, bedeli milyon dolarları bulan araçları alanlar da aynı toprağın insanı. Akıl alır gibi değil bu kadar büyük uçurumları ama durum böyle.
Eskisi kadar şiddetli olmasa da bir kış mevsimini daha bitirdik ve yeniden bahar geldi. Ortalık yine papatya cennetine döndü.Yeniden mis gibi kokular ve yeniden pırıl pırıl günler.